Medeniyet tarihimizin tanıklık ettiği güzel geleneklerimizden biri de kırk hadis derlemeleri yazmaktır. İlk olarak hicrî ikinci asırda başlayan bu derlemelerin günümüze kadar gelen örnekleri mevcut. İsmet Özel’in Kırk Hadis’i buna bugünden güzel bir örnek. İlim, kelam ve kalem erbâbımız kırk hadisleri ilk önce Efendimiz’in (aleyhissalatuvesselam) o veciz öğretilerini halka kolayca ulaştırabilmek, sünnet-i seniyyenin toplumun adetlerine işlemesinin önünü açmak için yazmışlar. Bu gaye için de çoğunlukla kısa ve vurucu cümleler, didaktik ve estetik biçimde bir araya getirilmiş. Halen dahi tek cümle şeklinde toplumsal hafızamızda korunan hadis-i şerifleri aslında bu kırk hadislere borçluyuz.
Önce Arapça, ardından Farsça ve nihayet Türkçe literatürümüzde yerini alan bu derlemelerden bazıları mensur olsa da sözlü kültürde aktarılmasını ve ezberlenmesini kolaylaştırmak için manzum yapılan derlemeler de mühim bir yekün tutar. Farsça manzum kırk hadis derlemelerinden biri de İslâm tasavvuf ve düşünce geleneğinin öncü aktörlerinden Molla Abdurrahman Câmî’ye aittir. Câmî’nin “Kişi, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olmaz” hadis-i şerifiyle başlayıp “Mümin, komşusu aç iken karnını doyurmaz” hadis-i şerifiyle biten bu derlemesi her hadisin birer kıta ile Farsça şerhini içeriyor. İlkinden sonuna bakıldığında, hadis seçiminde toplumsal hayata dair dersler veren hadislerin öncelikli olarak tercih edildiği görülüyor ki bunun, genel olarak kırk hadis derlemelerinin ana gayesine, toplumun dindarlaşmasına katkı sağlamaya uygun bir tercih olduğu açık.
Arapça birer cümlelik seçilmiş hadis metinlerinin Abdurrahman Câmî tarafından yapılan bu Farsça birer kıta ile şerhi, ondan yaklaşık yarım asır sonra Fuzûlî’nin Türkçe manzum tercümesiyle bu sefer Türkçe konuşulan coğrafyalara doğru yayılmaya devam ediyor. Bu aslında İslâm medeniyetinin zenginliğini gösteren harika bir örnek. Hicaz’dan Arap diliyle yayılan beliğ mesaj, Horasan ve Mâverâünnehir’e varıyor ve Fars diliyle yeni bir canlılık kazanıyor, ardından Türkçe konuşulan topraklara ulaşarak Türk dilinde yeniden neşvünemâ buluyor.
İşte Hazret-i Peygamber’in eşsiz söz incilerinin bu hayat serüvenini izlememizi ve bizim de bu belâgat şöleninden nasiplenmemizi sağlayan bir eser geçtiğimiz günlerde kisve-i tab‘a büründü. Büyüyenay Yayınları’nın itinalı hazırlığıyla, Molla Câmî’nin Kırk Hadis Tercümesi başlığıyla okura ulaşan bu eserde hadislerin Arapça metinleri, Molla Câmî’nin Farsça manzum tercümesi ve Fuzûlî’nin Türkçe manzum tercümeleri aynı sayfada bir arada yer alıyor. Bu, okurun anlamı takip edebilmesi için çok büyük kolaylık sağlıyor. Yanı sıra bu eserin bu haliyle bize ulaşmasını sağlayan çok önemli bir ismi de zikretmeden geçmeyelim. “Bal tadında nesirler” kaleme alan Kemâl Edîb Kürkçüoğlu, Fuzûlî’nin tercümelerini -ilk kez 1951 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan bu eserde- titizlikle hazırlamakla kalmamış, Arapça hadis metinlerini ve Molla Câmî’nin Farsça kıtalarını da ilgi çekici bir nesirle Türkçeye tercüme etmiş. Dolayısıyla okur bu eseri okurken hem hadis-i şerifin kutsiyetini hissedecek, hem de Molla Câmi, Fuzûlî ve Türkçenin son yüzyıldaki üstadlarından Kemâl Edîb Kürkçüoğlu’nun metnin ahlâkî öğretilerine estetik bir boyut kazandıran üsluplarını zevk etmiş olacak.
Özellikle Ramazan günlerinde hem okunası hem tadılası hem de ezberlenesi bir metin bu hâsılı. Fuzûlî’nin “Mümin, komşusu aç iken karnını doyurmaz” hadis-i şerifine yaptığı tercümeyi tadımlık olarak sunalım, kalanı için muhakkak esere müracaat etmenizi tavsiye edelim:
Mü’min oldur ki mümkün oldukça,
Komşusun[u] gayra etmeye muhtaç.
Ol değil kim huzûr ile geceler,
Özü tok yata, komşusu yata aç.