Haçlı zihniyetinin yaptığı yağma ve talanlar sebebiyle Endülüs’teki 8 asırlık İslam mirası neredeyse kayıplara karıştı. Bugün yapılan her araştırmayla birlikte Müslümanların bölgedeki birikimine dair yeni şeyler öğreniyoruz. Endülüs kadınlarının tarihi de bu alanlardan biri.

Fatma Merve Çınar’ın Derin Tarih dergisinin Kasım 2015’te yayınlanan Endülüs özel sayısı için kaleme aldığı yazı, Endülüs tarihindeki önemli kadınlara, kadınların toplumdaki yerine ve rollerine odaklanıyor. “Astronomdan Gramer Uzmanına, Doktordan Kâtibe Endülüslü Kadınlar” başlığını taşıyan makaleden Endülüs’teki kadınların, İslam dünyasının geneline kıyasla, daha rahat şartlarda yaşadıkları anlaşılıyor. Buna göre Endülüslü kadınlar erkeklerin düzenlediği edebi toplantılara katılabilir, kendi adlarına medrese açıp öğrenci yetiştirebilir ve erkek talebelere hocalık yapabilirlerdi. Yine ihtiyaçları olduğunda uzman oldukları alanlarda mesleklerini icra edebiliyorlardı.

Fatma Merve Çınar’ın verdiği bilgilere göre Endülüs tarihinde üst tabakaya mensup hukukçu, âlime, şaire, tıp sahasında uzman olan yaklaşık 200 kadar kadının biyografisine tabakat kitaplarından ulaşmak mümkün. Yazının devamında, tabakat kitaplarındaki bilgilerden hareketle, farklı meslek dallarında ve alanlarda öne çıkan Endülüslü kadınlara örnekler verilmiş.

Sarayın kâtibi bir kadındı

Mesela Sultan II. Hakem dönemde sarayda onun kâtipliğini Lübne adında bir hanım yapmış. Kendisi aynı zamanda bir şair. Lübne’nin dilbilimci ve iyi bir hattat olduğunu da öğreniyoruz yazıdan. Ayrıca Endülüs’te kadınların kâtiplik yapması oldukça yaygın bir durummuş.

Ümmü’l-Amr binti’l-Mervan da Muvahhidler döneminde (1147-1238) saraydaki kadın ve çocukların bakımını üstlenmiş, tıp alanında uzmanlaşmış bir hanım. Yine kaynaklarda ismi zikredilmeyen Levşe kadısının eşi de hukuk alanında kendisinden övgüyle bahsedilen şahsiyetlerden biri. Bu alanda o kadar iyiymiş ki, halkın onun hakkında “Keşke kocasının yerine o kadı olsaydı” dediği kaynaklara geçmiş.

Hayatları hakkında bilgi sahibi olunan kadınlar arasında ünlü şaire Vellâde ile Kurtubalı şaire ve belagat uzmanı Aişe bt. Ahmed bin Kadim de var. Endülüs’ün sıra dışı kadınları arasında değerlendirilen Vellâde (ö. 1091) üzerinde biraz durmak isterim. Zira kendisi ilginç bir şahsiyet ve ilginç bir hayat hikâyesi var.

Son Emevi Halifesi III. Muhammed el-Müstekfî’nin kızı olması hasebiyle siyasi açıdan oldukça çalkantılı bir süreçte dünyaya gelmiş ve yetişmiş Vellâde. Babası yaklaşık 17 ay halifelik yaptıktan sonra çıkan büyük bir isyan sonucunda tahtını kaybettiği gibi canından da olur. Saraydan kaçmaya çalışırken yakalanır ve isyancılar tarafından öldürülür. Ardından Endülüs tarihinde yeni bir dönem başlar. Hilafet yıkılmış ve yerine Mülûkü’t-tavaif denilen küçük devletlerin hüküm sürdüğü bir siyasi yapı ortaya çıkmıştır. Elbette bu durum saldırılarını sürdüren Hıristiyanlar için büyük bir nimet olacaktır.

Servetini kadınların eğitimine harcadı

Böyle bir süreçte yetişen Vellâde iyi bir eğitim almış. İyi bir şaire, edibe, müzisyen, dil uzmanı ve ilmiyle birikimiyle öne çıkan bir hanım. Vellâde kendisine ailesinden kalan mirasla Kurtuba’da kızlar ve özellikle köle olan kadınlar için bir medrese kurmuş ve onlara dil, edebiyat, şiir, müzik eğitimi vermiş.

Vellâde hiç evlenmemiş ancak dönemin meşhur şairlerinden ve ayrıca vezir olan İbn Zeydun ile aşkları dillere destan olmuş. Aşk, övgü ve hiciv temalı şiirler yazan Vellâde’nin övgüsünden de hicvinden de en çok nasiplenen yine Vezir Zeydun olmuş.

Fatma Merve Çınar’ın yazıda verdiği bilgilere göre Vellâde’nin asiliği de kayıtlara geçecek kadar öne çıkan hususiyetlerinden biri: Peçe kullanmayı ret etmiş. Halife kızı olmasına, kendisine büyük bir servet kalmasına rağmen hayatının son dönemlerinde maddi sıkıntılar yaşadığı ve 1091 yılının Mart ayında Murâbıtların Kurtuba’ya girdiği gün vefat ettiği biliniyor.

Endülüs tarihinde Vellâde’ye benzer hayatlar yaşamış nice kadın var. Tıpta, astronomide, dilde, edebiyatta, hukuk sahasında yaşadığı döneme damgasını vuran ancak bugün unutulan nice isim var. Bir yerlerde araştırılmayı ve gün yüzüne çıkarılmayı bekliyorlar.