Benim Gözümde Menderes, Necip Fazıl Kısakürek’in siyasi hatıralarından oluşuyor. Merhum Adnan Menderes’i zaten bilimsel açıdan incelemek mümkün değil. O, şimdilik çağdaşları tarafından yazılmış hatıratlar ışığında tanınabilir. Çünkü onunla ve icraatlarıyla ilgili elimizde bilimsel veriler yok. Olanlar da yoğun tartışma ve yorumlar neticesinde gölgelenmiş. Birçok bilginin saklandığı veya karartıldığını tahmin etmek güç değil. Sonuçta Adnan Menderes on yılı aşkın bir süre Türkiye’nin başbakanlığını yapmış ve darbeyle indirilmiş; zamanında halk tarafından çok sevilmiş, övülmüş ve seçilmiş bir isim. Buna rağmen idam edilerek hayatına son verilmiş. O yüzden diyebiliriz ki, Türkiye henüz Menderes’in ismiyle ve icraatlarıyla hesaplaşacak zihinsel düzey ve açıklıkta değil. Mesele halen bütün duygusallığıyla önümüzde duruyor. Bu yüzden onunla ilgili duygusal denebilecek kaynaklara yönelmek zorundayız. Bunlar da hatıratlar olabilir.
İlginçtir, bu yıl yayınlanmaya başlayan “Ben Onu Çok Sevdim” adlı dizi de yoğun bir duygusallık içeriyor. Bütün konuşmalar, meseleler, kişiler duygusal bir şekilde işlenmiş. Menderes’in çocuklarında bile müthiş bir duygu yoğunluğu gözlemlenebilir. Menderes’le ilgili yakın tarihlere kadar konuşmak, yazmak, fikir yürütmek tehlikeliydi. Şimdilerde ise onun hakkında bir dizi çekiliyor. Ve ismi “Ben Onu Çok Sevdim” oluyor. Sevgi her tür olumsuzluğu mazur gösterirmiş gibi, on yılı aşkın Türkiye’nin başbakanlığını yapmış bir ismin, o da kesin bilgilere dayanmadan, “yasak aşkı” anlatılıyor. Dizinin neredeyse her karesinde gözyaşı, hamasi konuşmalar, tedirgin bakışlar ve hareketler dikkat çekiyor.
Dizi önemli değil. Yıllar sonra sosyologlar dizinin halk üzerindeki etkisini araştırıp tartışabilir. Dizi yoluyla oluşturulmaya çalışılan bir “Adnan Menderes imgesi”nden söz edilebilir. O şimdilik bizi ilgilendirmiyor. Fakat dizi üzerinden şu iki şeyi söyleyebiliriz. Birincisi duygusallıktı. Duygusallığın sebebini açıkladık: Sevilen bir başbakanın acı sonu. İkincisi; Menderes’in her kişide farklı bir imgesinin olması.
Herkesin ayrı bir Menderes’i var
“Ben Onu Çok Sevdim”deki Menderes’e hiçbir kitapta rastlanmaz. Bir hatırattaki Menderes’e de diğer hatıratlarda rastlanmaz. Herkesin ayrı bir Menderes’i vardır. Bu yüzden Benim Gözümde Menderes isabetli ve çok şey anlatan bir kitap ismi. Bunda onun çok sevilmesinin payı büyük. Başbakan olması ise başka bir neden. Çünkü o, Türkiye’nin başbakanı olduğu için, çok farklı kişi ve gruplarla muhatap olmuş, zamana göre farklı siyasetler yürütmüştür. Menderes zaman ve kişiye göre söz ve tavır değiştirmiş diyebiliriz. İnsanlar, kendine acı veren şeyleri hatırlayıp yazdıkları için, hatıratların genelinde, bu söz ve davranış değişikliklerinin meydana getirdiği acı olaylar belirleyici olmuştur. Başka bir sebep ise Menderes’in her kesim ve kişi tarafından rahatlıkla eleştirilebiliyor olması. Bu kadar çok sevilip, bununla birlikte bu kadar çok eleştirilen başka bir başbakanımız olmuş mudur, sanmıyorum.
Benim Gözümde Menderes eleştirel bir kitap. Necip Fazıl’ın kaleminde eleştiri müthiş bir silaha dönüşüyor. Hatta diyebiliriz ki Necip Fazıl eleştirel tonda daha üretken ve orijinal bir düşünürdür. Çünkü Necip Fazıl ele aldığı konuyu bütün boyutlarıyla işlemek ve aktarmak çabasında. Öyle olduğu için, acı biber yemeye benzetilebilecek olan eleştiri, mutlaka başvurulması ve istifade edilmesi gereken bir yöntem. Peki, Necip Fazıl çok sevdiği Adnan Menderes’i mi eleştirmiştir? Hem hayır hem evet. Hayır, çünkü onun eleştirileri Menderes üzerinden Türk siyaset ve yakın tarihine yöneliktir, bu açıdan Benim Gözümde Menderes eşine rastlanmaz bir eser. Evet, çünkü Necip Fazıl daha iyiyi hedeflemiş, daha iyinin olabilmesi için de yaşanan hataları eleştirmek, değerlendirmek, elden geçirmek ve toplum adına bir sonuca ulaşmak zorundadır.
Menderes uzun bir dönem Türkiye’nin sızlayan vicdanı olmuştur
Necip Fazıl’ın eleştirelliği Benim Gözümde Menderes’e hâkim olan duygusal tonu azaltır, hiç olmazsa kontrol edilebilir hale getirir. Bu tonda yalnızca sevgi yoktur. Necip Fazıl’ın öfkesi, hıçkırıkları, acıları, çaresizliği, mücadelesi, kırgınlıkları, kavgası, bahtsızlığı… başka ifadeyle her şeyi vardır. Bu yüzden Benim Gözümde Menderes yer yer Necip Fazıl’ın kişisel hesaplaşmasına dönüşür. Bu da kitaba ayrı bir boyut katar. Çünkü Türkiye’de siyasi olarak yaşananlar, hiç kimseden bağımsız olarak ortaya çıkmaz, gelişmez ve neticelenmez. Ortada bir suç varsa, bu herkes için ortaktır, ceza veya başarı varsa yine öyle. Bundan kaçış yok.
Benim Gözümde Menderes bir dönemi anlatıyor. Okuyucusunun eline değişik adresler vermekten çekinmiyor. Örneğin bu kitap, Menderes’le ilgili daha fazla neler okunabileceğini gösterir. Bu ışığın altında Menderes’e dair geliştirilen imgeleri, bakış açılarını, suçlama, yargılama ve infazları da görebiliriz. Hepsinden önemlisi değişik isimlerin vicdanlarıyla giriştikleri muhasebeye şahit oluruz. Çünkü Menderes uzun bir dönem Türkiye’nin sızlayan vicdanı olmuştur. Hatıratlar bu vicdanın anlaşılması için gerekli.
Benim Gözümde Menderes’de işaret edilen ve sık sık başvurulan üç hatırat: Samet Ağaoğlu’nun Arkadaşım Menderes, Şevket Süreyya Aydemir’in Menderes’in Dramı, Celal Bayar’ın Başvekilim Adnan Menderes kitaplarıdır. Necip Fazıl bu eserlere değişik açılardan değinir, onlardan alıntı yapar ve işin en önemli noktası onları eleştirir ve tartışmaya açar. Başka bir ifadeyle Necip Fazıl bir nevi o eser ve bakış açılarıyla da hesaplaşma içine girer.
Ömer Yalçınova yazdı