Kur’an-ı Kerim’de 99 yerde geçen Salat’ın muhtelif manaları

Kelimeler cümle içinde anlam kazanırlar. Bu Türkçede de böyledir. Mesela “yüz” kelimesi cümle içinde birçok anlamda kullanılmaktadır.

Sayı sıfatı olarak: Yüz lira…

Fiil olarak: Derisini yüzmek, denizde yüzmek…

Edat olarak: Senin yüzünden zarar ettim.

İsim olarak: Yüzünü yıkamak… Suyun yüzünde duruyordu… Bıçağın keskin yüzü…

Soru sıfatı olarak: Hangi yüzle karşıma çıkacakmış…

Bu kural her dilde olduğu gibi Arapçada da geçerlidir. Salat, ayet, kâfir, ruh, infak, Rab, veli, zikir gibi daha birçok terim ve kelime muhtelif anlamlar taşır.

Bunlardan “salat” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 99 yerde ve birçok farklı anlamda geçer. Bunlardan birkaçını şu şekilde sıralamak mümkündür:

  1. Namaz anlamında:

 اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ  “(Onlar) gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar.” (Bakara Suresi, 3)

وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ قٖيلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ  “Kendilerine ‘Elinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin.’ denilen kimseleri görmedin mi?” (Nisa Suresi, 77)

1.1. İkindi Namazı: حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلٰوةِ الْوُسْطٰى “Namazları ve orta namazı gözetin.” (Bakara Suresi, 237)

1.2. Korku Namazı: وَاِذَا كُنْتَ فٖيهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ “Onların arasında bulunup namaz kıldırdığında.” (Nisa Suresi, 102)

'Olsun canını sıkma. Rüzgâr kayadan sadece toz alır' 'Olsun canını sıkma. Rüzgâr kayadan sadece toz alır'

1.3. Yolculuk Namazı: وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِࣗ “Kâfirlerin size zorluk çıkarmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda bir sakınca yoktur.” (Nisa Suresi, 101)

1.4. Namazın Tamamı: قُلْ اِنَّ صَلَاتٖي وَنُسُكٖي  “De ki benim salatım ve yaşantım…” (Enam Suresi, 162)

فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّٖينَۙ اَلَّذٖينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ  “Onlar namazlarından gafildir.” (Mâûn Suresi, 5)

اَلَّذٖينَ هُمْ فٖي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ “Onlar ki namazlarında huşu içindedirler.” (Müminun Suresi, 2)

1.5. Cenaze Namazı: وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَداً وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِهٖؕ “Onlardan ölen hiçbiri için artık salata durma!” (Tevbe Suresi, 84)

1.6. Sabah Namazı: وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ “Gündüzün iki ucunda namaz kıl.” (Hud Suresi, 114)

1.7. Öğle Namazı: اَقِمِ الصَّلٰوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ “Gündüz güneş dönünce namaz kıl.” (İsra Suresi, 78)

1.8. Nafile Namaz: وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاؕ “Ailene namazı emret ve onda ısrarcı ol!” (Ta-ha Suresi, 132)

1.9. Kurban Bayram Namazı: فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْؕ  “Rabbin için namaz kıl (fesalli) ve kurban kes!” (Kevser Suresi, 2)

1.10. Ramazan Bayram Namazı: وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهٖ فَصَلّٰىؕ “Rabbinin adını andı ve namaz kıldı.” (A’la Suresi,15)

1.11. Cuma Namazı: يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نُودِيَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ “Ey iman edenler! Cuma günü salata çağrıldığınızda Allah’ı anmaya koşun!” (Cuma Suresi, 9)

  1. Bazı ayetlerde dua ve/veya mağfiret anlamındadır.

هُوَ الَّذٖي يُصَلّٖي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِؕ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيماً

“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O size rahmetiyle lutufta bulunuyor, melekleri de dua ediyor. O, müminlere karşı çok merhametlidir.” (Ahzab Suresi, 43)

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّؕ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيماً 

Allah ve melekler peygambere salat ediyorlar; (Allah için “bağışlama” mağfiret, melekler ve müminler için kullanılmış olup “bağışlanmayı isteme” (istiğfar) anlamına gelmektedir.)  “Ey iman edenler, siz de ona salat ve selâm okuyun.tam bir teslimiyetle teslim olun.” (Ahzab Suresi, 56)

  1. Yaslanmak, destek olmak anlamında:

خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّٖيهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْؕ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْؕ وَاللّٰهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ

“Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka al! Bir de onlar için ‘bağışlanma dile’ dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah her şeyi çok iyi işitmekte ve bilmektedir.” (Tevbe Suresi, 103)

  1. Din anlamında:

قَالُوا يَا شُعَيْبُ اَصَلٰوتُكَ تَأْمُرُكَ اَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَٓا

“Dediler ki: Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı şeylerden vazgeçmemizi sana dinin mi emrediyor?” (Hud Suresi, 87)

  1. İtaatlere muvaffak kılıp ve her türlü kötülükten korumak anlamında:

 اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ

“İşte Rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir.” (Bakara Suresi, 157)

  1. İbadet anlamında:

وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ اِلَّا مُكَٓاءً وَتَصْدِيَةًؕ

“Onların Beyt-i Haram’daki ibadetleri yalnızca ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibarettir.” (Enfal Suresi, 35)

  1. Boyun eğme, yumuşak başlılık anlamında:

فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ “Tevbe eder ve salatı ikame ederlerse…” (Tevbe Suresi, 11)

  1. Dua anlamında:

 وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِؕ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللّٰهِ “Resulün salatları, dikkat edin o salatlar onlar için bir yakınlık vesilesidir.” (Tevbe Suresi, 99)

  وَصَلِّ عَلَيْهِمْؕ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْؕ “Onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir.” (Tevbe Suresi, 103)

  1. Mescit anlamında

          لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْتُمْ سُكَارٰى “Sarhoşken salata/mescide yaklaşmayın.” (Nisa Suresi, 43)

  1. Kıraat:

          وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ “Salatını açıktan/yüksek sesle yapma!” (İsra Suresi, 17/110)

  1. Peygambere salavat anlamında::

   اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّؕ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيماً

“Allah ve melekler Nebi’ye salat eder, ey müminler siz de ona salat ediniz!” (Ahzab Suresi, 56)

Allah'ın Peygambere salat etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salat etmesi, şanının yüceltilmesini Allah’tan dilemeleri; mü'minlerin salat etmesi ise, onun için Allah’a dua etmeleri anlamını ifade eder.

  1. Rahmet anlamında:

هُوَ الَّذٖي يُصَلّٖي عَلَيْكُمْ “Allah ve melekleri size salat eder.” (Ahzab Suresi, 43)

Burada da Allah’ın salatının rahmet, meleklerin salatının da istiğfar manasına geldiği söylenmiştir.

  1. İslam anlamında:

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلّٰىۙ “Ne tasdik etti ne de İslam’a girdi (salla).”

  1. İbadethaneler (Havralar) anlamında:

“Savami, biye ve kiliseler: وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِــعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فٖيهَا اسْمُ اللّٰهِ كَثٖيراًؕ  Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, salavatlar (havralar) ve mescidler -ki oralarda Allah’ın adı çokça anılır- yıkılır giderdi.” (Hac Suresi, 40)

Görüldüğü gibi Kur’an-ı Kerim’de “Salat” terimi sadece namaz anlamında değil birçok anlamda kullanılmaktadır. Ne yazık ki meallerin çoğunda bu kelime hep namaz olarak tercüme edilmiş ve kastedilen mananın dışında bir mana verilmiştir. Misal olarak “salavat”  salatın çoğuludur. Eğer salat sadece namaz anlamına gelse idi “Allah ve melekleri Peygambere namaz kılıyorlar, ey iman edenler siz de ona namaz kılın” denmesi gerekecekti ki Kur’an böyle manadan beridir.

Salat gibi “ayet, kâfir, ruh, infak, Rab, veli, zikir” gibi daha birçok terim ve kelime, Kur’an-ı Kerim’de muhtelif anlamlar taşır.

Mesela “veli” kelimesi de hemen her mealde dost olarak tercüme edilmiştir ki bu çok dar bir anlamdır. Zira “salat” kelimesinde olduğu gibi “veli” kelimesinin de birçok anlamı bulunmakta ve bu anlam ayetle beraber anlam kazanmaktadır. Bunun için ayrı bir makale yazmak gerekir. Ancak şu kadarını söylemeliyim ki “veli-evliya” terimleri dost dışında, rehber, önder, sırdaş, arkadaş, ilah, kendisine uyulan, güvenilen, arkasından gidilen, her bakımdan kendisine güvenerek teslim olunan, vekil, yöneten gibi birçok anlamda kullanılmaktadır. Mahkemeden velayet kararı alan birisi için dostluk kararı aldı demeyiz. Keza okulda veli toplantısı var yerine dost toplantısı da demeyiz.

En doğrusunu Allah bilir.

                                                                                

Ebubekir Aytekin