Kasideyi tercüme eden Cüneyt Eren kaside ile ilgili şu bilgileri aktarıyor: Tercümemize esas aldığımız bu kaside, İmam Gazali’nin kaleme aldığı ve vefatı esnasında yastığının altında vasiyeti ile birlikte bulunduğu rivayet edilen tek kaside olup el-Kevkebu’I Mutelali Şerhu Kasideti’I Gazali adıyla eş-Şeyh Abdulgani en-Nablusi (1050/1143) tarafından şerh edilmiş, Vâmık Şükri tarafından da 1327 yılında İstanbul’da Metin Matbaasında neşredilmiş olan nüshadır. Aynı kaside Cemil İbrahim Habib tarafından 1985 yılında Bağdat’ta neşredilen ed-Düreru’l-Gavali min Eşari’I-İmam el-Gazali adlı kitabında bazı farklılıklarla birlikte yer almaktadır.

1- Beni ölmüş sanıp üzerime ağlayan ve bana üzülerek ağıt yakan kardeşlere söyle ki:

2- Beni ölünüz mü sanıyorsunuz? Vallahi o ölü ben değilim.[1]

3- Ben “sur”dayım,[2] bu da benim cesedim. O bir zamanlar benim barınağım ve gömleğimdi.

4- Ben hazineyim[3] ve örtüm de içinde sıkıntı çektiğim topraktan bir tılsımdır.

5- Ben sedef içinde bir inciyim, sıkıntıdaydım, sıkıntıyı terk ettim.[4]

6- Ben bir serçeyim. Bu da benim kafesim. Ondan uçup gittim. O ise rehin kaldı.[5]

7- Beni kurtaran ve benim için yükseklerde mesken hazırlayan Allah’a hamd olsun.[6]

8- Bugünden önce aranızda ölüydüm. Canlandım ve kefeni çıkardım.[7]

9- Ben bugün Mele-i Ala ile münacatta bulunuyor ve Allah’ı da apaçık görüyorum.[8]

10- Levh’in karşısında durup uzak, yakın her şeyi görüyor ve okuyorum.[9]

11- Yediğim içtiğim aynıdır. Bu bir semboldür, onu iyi idrak edin.[10]

12- O ne akıcı bir şarap ne de bir baldır. Hayır su da değil, bilakis süttür.[11]

13- Bu sırrı anlayın içinde bir haber var, o haber lafızlarımda gizlenmiş olan manadır.[12]

14- Evimi yıkın, kafesimi de sarsın, tılsımı bırakın fani olsun.

15- Elbisemi de gömleğimi de yırtın ve hepsini defnedilmiş olarak yok olmaya terk edin.[13]

16- Ben yolculuğa çıktım ve sizleri arka(m)da bıraktım. Diyarınızı vatan edinmeye razı olamam.[14]

17- Ölümü ölüm sanmayın, o gerçekte bir hayattır ve arzuların en doruğudur.[15]

18- Bu dünya (halkı) derin uykuya dalınıştır. Öldüklerinde (ancak) uykuları açılır.[16]

19- Ölümün gelişi sizi hiç ürkütmesin. O sadece buradan bir intikaldir.[17]

20- Gayret ederek azık edinin. Hiç kusur etmeyin, bizden kusur eden akıllı değildir.[18]

21- Rahmeti bol olan Rabbe hüsnüzan edin. O iyiliği karşılıksız bırakmaz, O’na güvenin![19]

22- Nefislerimizin mayası aynıdır. Bedenlerimiz de öyledir.[20]

23- Kendimi siz olarak görüyorum. İnancım sizin de ben olduğunuzdur.[21]

24- Bana şefkat edin ki kendinize de lütufta bulunmuş olursunuz. Ve bilin ki siz de (biz ölülerin) izimizden geleceksiniz.[22]

25- Ne zaman bir iyilik olsa lehimizedir, ne zaman da kötülük olsa bizdendir.[23]

26- Allah’tan kendim için rahmet diliyorum. Duama âmin diyen her dost üzerine Allah rahmet etsin.

27- Benden sizlere selamların en güzeli; Allah’ın selam ve senası üzerinize olsun.

Tercüme: Cüneyt Eren

PDF olarak indirip okumak için tıklayınız.

DİPNOTLAR

[1] Hatta ve hatta hayatın zail olması bile değildir: Ehl-i hakikat bilir ki ölüm yokluk değildir. Zira o bir çeşit değişim süreci, bir halden bir hale geçiş ve bir çeşit hayattan diğerine intikaldir. Bundan dolayı İmam Gazali şiirinde: “Neden beni ölü sanıyorsunuz? Neden ağlıyorsunuz? Ben ölü değilim.” diyor.

[2] Burada “Sur” iki manada gelebilir. Ya Kur'an-ı Kerim'de varid olan ruhların ölümden sonra kıyamete kadar beklediği yer olan sur veya suretin çoğulu anlamında sur. İkinci ihtimale göre beytin anlamı şöyle olur: “Evim ve gömleğim olan cesedimden çıktım, şimdi ruhani bir suretim var.”

[3] Hazine kelime anlamı olarak toprak altında, içinde kıymetli mücevherlerin gizlendiği gömüdür. Bu beyitte İmam Gazali nefsini cismi içerisinde gizlenen bir hazineye benzetmektedir.

[4] O artık hürdür, imtihan diyarı olan dünyadan azat olmuş, kurtulmuştur.

[5] O serçe kafesinden uçup gitti, azat olup hürriyetine kavuştu. Bedeni olan kafesi ise kıyamete kadar kabirde rehin kalacak.

[6] Vücudun esaretinden kurtulup daha özgür, daha hafif hale gelmiştir. Allah ona ötelerde, yükseklerde mesken hazırlamış olduğundan bu nimetlere karşı O'na hamd ediyor. Burada İmam Gazali'nin “benim için yükseklerde mesken hazırladı” sözü Rabbine karşı beslediği hüsnüzan ve engin rahmetine karşı beslediği ümittendir.

[7] Yani sizlerin aranızda hayattayken aslında ölüydüm; gözlerim kapalı, gerçekleri göremiyordum. Ne zaman ki öldüm canlandım.

[8] Gözlerimdeki perdenin kalkmasıyla artık Mele-i Ala ile münacaat edebiliyorum.

[9] Ölümden sonra ruhani bir tabiata bürünüldüğü için levh-i mahfuzda olan hadiseleri görebiliyor ve okuyabiliyorum.

[10] Diğer alemin gıdasının ne olduğu hakkında değişik rivayetler bulunmaktadır. Burada gıdadan kastedilen remiz yani sembol Allah'a yapılan tesbih ve tahliller olabilir. Veya “yediğim içtiğim aynıdır” lafzından o aleme ait gıdaların dünyadakilere benzediğine işaret ediliyor olabilir.

[11] Burada süt, bir önceki mısrada işaret edilen remiz lafzından hareketle fıtratın sembolü olabilir. Zira “Mirac” hadisesinde Hz. Peygambere (s.a.) bir kadeh şarap ve bir kadeh süt takdim edilmiş, O da fıtratı temsil eden sütü tercih etmiştir.

[12] Gizli olan mana yaşadığımız bu dünyadan farklı olan o alemin sembollerle dolu olduğuna işaret ediyor olabilir.

[13] Burada görünen vücudu ev, gömlek ve kafes gibi maddi şeylere benzetiyor. Bunların hepsinin bir gün fani olacağını söylüyor. Dolayısıyla dünyayı terk etmeden önce bu gibi maddi şeylerden sıyrılması gerektiğine işaret ediyor olabilir. Dolayısıyla buradaki nimetleri gördükten sonra tekrardan dünyaya gelmek istemeyebilir.

[14] Yani dünya çerçevesinden sıyrılıp ebedi olan saadet alemine göç etmeye işaret ediyor olabilir.

[15] Yani dünya hayatındaki ölüm gerçekte ebedi hayata olan yolculuğun başlangıcı olduğundan neticede yokluk değil hayattır demek istiyor.

[16] Yani aslında hayat uyku, ölüm ise bir uyanıştır.

[17] Ölümün o kadar korkulacak bir şey olmadığını, sadece bir alemden bir diğer aleme geçiş olduğunu söylüyor. Kalıp olarak ismu'l merra olup intikaljn ani ve bir defada olduğuna işaret etmektedir.

[18] Bir önceki mısra ile bağlantılı olarak bu yolculukta ihtiyaç olacak azığın şimdiden tedarik edilmesi gerektiğine işaret ediyor.

[19] Yani ölümden korkmanıza gerek yok Rabbinize karşı hüsnüzanda olun. O Rahmetiyle bütün kâinatı kuşatmıştır.

[20] Yani insan olarak hepimiz tek bir nefisten yaratıldık Bedenlerimiz de birbirinin aynısıdır.

[21] Bir önceki mısra ile bağlantılı olarak; mademki tek bir nefisten yaratıldık, ben ölümle maddi vücuttan nasıl sıyrıldımsa arkamda bıraktığım sizler de ölümle aynı safhalardan geçeceksiniz. Dolayısıyla ölümden korkmayın. Allah'a karşı hüsnüzanda olun. O'na ibadet edin.

[22] Burada meftaya öldükten sonra geride kalanlar tarafından yapılması gereken vazifeler kastediliyor. Bu işlemlerin öldükten sonra kendilerinin de başlarına geleceği işaret ediliyor.

Orhan Camii semalarından Medine’ye Orhan Camii semalarından Medine’ye

[23] Yani ölümümden sonra bana hediye ettiğiniz dualar sizlerden bana gelecektir. Siz de mükâfatınızı alacaksınız. İşlediğimiz kötülüklerin sorumluluğu da bize aittir