Başlıca kul hakları şunlardır:
1- Müslüman kardeşinle karşılaşınca selam vermen,
2- Seni davet edince davetine icabet etmen,
3- Aksırıp “Elhamdulillah” denince onu “Yerhamukallah” diye cevaplandırman,
4- Hastalanınca ziyaretine varman,
5- Ölünce cenazesinde bulunman,
6- Senin üzerine yemin ettiği zaman onu haklı çıkarman,
7- Senden nasihat isteyince ona nasihat vermen,
8-Yokluğunda ona arka çıkman,
9- Kendin için ne dilersen onun için de aynı şeyi istemen,
10- Kendi hesabına neden hoşlanmıyorsan onun için de hoşlanmaman. Bunların hepsi hadisler ile bildirilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Şu dört şey Müslümanların senin üzerindeki haklarındandır: İyi yolda olanları desteklemen, günahkarları için af dilemen, doğru yola sırt çevirenleri Hakka çağırman, tevbe edenleri sevmen.”[1]
İbni Abbas (r.a.), “Müminler birbirlerine karşı merhametlidirler.”[2] mealindeki ayet hakkında der ki: “Müminlerin iyi yolda olanı kötü yolda olan için kötüsü de iyisi için dua eder. Muhammed ümmeti içinde kötü olan, iyi yolda olanlara bakınca ‘Allah’ım, şuna nasip ettiğin iyiliği daha da artır, o yoldan ayrılmamasını temin eyle ve bize de fayda sağlamasını nasip eyle’ der. İyi yolda olan kötü yolda olanı görünce ‘Allah’ım, buna hidayet ver, kendisine tevbe nasip eyle ve eğriliğini kendisine bağışla’ der.”
Müslümanların karşılıklı haklarından biri de her Müslümanın kendi hesabına ne diliyorsa bütün müminler için de ayni şeyi istemesi, kendi hesabına hoşlanmadığı şeyi müminler için de istememesi olduğunu belirtmiştik.
Nitekim Numan İbni Beşir der ki: “Ben Resulullah’ı (s.a.) şöyle buyururken işittim: “Müminler karşılıklı sevgi ve birbirlerini kayırma bakımın- dan bir ceset gibidirler. Âzâlarından biri rahatsız olunca bütün âzâların ateşi yükselerek ve uykusuz kalarak rahatsız âzânın acısını paylaşırlar.”[3]
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Mümin, mümine karşı her parçasıyla birbirini ayakta tutan bir bina gibidir.”[4]
Müslümanın Müslümana karşı haklarından biri de hiçbir Müslümanı söz ve davranışla üzmemektir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Müslüman eli ve dili ile Müslümanları incitmeyendir.”[5] buyurur. Sahabiler, “Peki, mümin kimdir?” diye sorarlar. Peygamberimiz (s.a.): “Müminlerin kendisine malları ve canları konusunda güvendikleri kimsedir” diye buyurur. Sahabiler, “Peki, Muhacir kimdir?” diye sorarlar. Peygamberimiz (s.a.v), “Kötülükten kaçınan ve sakınandır” diye buyurur.[6]
Sahabilerden biri; “Ya Resulullah, peki İslâm nedir?” diye sorar. Peygamberimiz (s.a.) ona; “Kalbini Allah’a teslim etmen, gerek elinle ve gerek dilinle Müslümanları incitmemendir” diye cevap buyurur.[7]
Mücahid (r.a.) der ki: “Cehennemliklere öyle bir uyuz musallat edilir ki her birinin vücudunu kaşımaktan derisi soyulup kemikleri meydana çıkar. Bu arada ‘Ey falan oğlu filan, bu kaşıntı canımı acıtıyor mu?’ diye bir ses duyulur. Adam, ‘Evet’ diye cevap verir. Gizli ses de ona, ‘Bu eziyet, Müslümanlara çektirmiş olduğun acının karşılığıdır’ diye cevap verir. Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: ‘Adamın birini cennette gezinir gördüm, buna sebep yol üzerinde gelip geçenlere zahmet verdiği için kestiği bir ağaçtı.’”[8]
Sahabilerden Ebu Hureyre (r.a.) bir gün Peygamberimize, “Ya Resulullah bana faydalı bir şey öğret” der. Peygamberimiz (s.a.) de ona; “Müslümanların gelip geçtiği yoldan engel ve takıntıları kaldır.” diye cevap verir.[9]
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Müslümanların yolundan engel ve eziyet teşkil eden şeyleri atan kimseye Allah bir iyilik yazar. Allah’ın hesabına iyilik yazdığı kimsenin ise cennete girmesi kesinlik kazanandır.”[10]
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Din kardeşine rahatsız edici nazarla bakmak, Müslümana helal değildir.”[11]
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Müslümanın Müslümanı yıldırması, korkutması helal değildir.”[12]
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Allah, müminleri üzmekten hoşlanmaz.”[13]
Rebi İbn-i Haysem (r.a.) der ki: “İnsanlar iki türlüdür: Mümin ve sapık. Mümin ise onu üzme. Sapıksa ona uyma.”
Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri de Müslümana karşı alçak gönüllü davranmak, ona karşı büyüklük taslamamaktır. Çünkü “Allah böbürlenenleri ve kendini beğenmişleri sevmez.”
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Yüce Allah bana bildirdi ki: ‘Birbirinize karşı alçak gönüllü olun ki kimse size karşı üstünlük taslamasın. Buna rağmen biri üstünlük taslamaya kalkışırsa karşısındaki bunu hoş görsün.’”[14] Nitekim Yüce Allah, Peygamberine buyuruyor ki: “Bağışlayıcı ol, iyiyi emret ve cahillerden yüz çevir.”[15]
İbni Ebi Evha (r.a.) der ki: “Peygamberimiz, her Müslümana karşı alçak gönüllü davranır, kimseyi küçümsemezdi. Dullarla yoksullarla yan yana yürüyüp onların dileklerini karşılamayı küçüklük görmezdi.”[16]
Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri de birbirlerinin sözlerine ısrarla kulak dikmemek ve birinden duyduğunu öbürüne yetiştirmemektir.
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Koğucu cennete giremez.”[17]
Halil İbni Ahmed (r.a.) der ki: “Sana başkasının koğuculuğunu yapan, başkasına da senin koğuculuğunu yapar. Başkasının haberini sana taşıyan kimse senin sırrını da başkasına götürür.”
Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri de ne kadar kızarsa kızsın, tanıdıkları ile üç günden çok küs kalmamasıdır.
Ebu Eyyub el-Ensâri’ye (r.a.) göre Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Bir Müslümanın diğer bir Müslüman kardeşi ile üç günden fazla küs kalması ve karşılaşınca berikinin bu tarafa, ötekinin öbür tarafa dönmesi caiz değildir. Bu iki kişinin daha hayırlısı, ilk önce selam verenidir.”[18]
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Ayağa kayan bir Müslüman tutup kaldıran Allah da kıyamet günü kaldırır.”[19]
İkrime (r.a.) der ki: “Yüce Allah, Hz. Yusuf’a ‘Kardeşlerini bağışladığın için dünya ve ahirette şanını yüce kıldım’ buyurdu.”
Hz. Âişe (r.anha) buyurdu ki: “Allah’ın Resulü, kendi için hiçbir zaman intikam almamıştır. Meğerki Allah’ın hürmeti çiğnenmiş ola, o zaman Allah için intikam aldı.”[20]
İbni Abbas (r.a.) buyurur ki: “İnsan uğradığı bir haksızlığı bağışlarsa Allah mutlak onun şanını yüceltir.”
Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Hiçbir sadaka malı eksiltmez. Bağışlamak, ancak sahibinin sanın yüceltir. Allah için alçak gönüllü davranan kimseyi Allah yükseltir.”[21]
[1] Deylemi, Müsnedu’l Firdevs 1499
[2] Fetih Suresi, 29
[3] Buharî, 5665; Müslim, 2586
[4] Müttefekun aleyh, Buharî, 467; Müslim, 2585
[5] Müttefekun Aleyh, Buhari, 10; Müslim, 40
[6] Taberanî, Evsat 232 (3188)
[7] İbni Ebî Şeybe, Musannef 35581
[8] Müslim, 1914: Beyhaki, Şuabu’l İman 1168
[9] Müslim, 2618; İbni Mâce, 3681; Ahmed b. Hanbel 4/420
[10] Ahmed b. Hanbel, 27519, Mervezi, Ta’zimu Kadri’s-Salat 810
[11] İbni Mübarek, Zühd 689
[12] Ebu Davud, 5004; Taberani, Evsat 1673; Kudai, Müsned 877, Elbâni, Sahibu’l-Cami 7658
[13] Taberani, Evsat 1986; Ebû Ya’in, Müsned 2444; Heysemi, Mecmeu’z-Zevaid 8/64
[14] Müslim, 2865; Ebu Davud 4895: İbni Mace, 4179
[15] Araf Suresi; 199
[16] Nesai, 3/108; Dârimi 74
[17] Müttefekun aleyh, Buhari, Sahih, Kitabu’l-Edeb 6056; Müslim, Kitabu’l-İman 168
[18] Müttefekun aleyh, Buhari, Sahih, Kitabu’l-Edeb 6077; Müslim, Birr ve’s-Sila 2560
[19] Ebu Davud, 3460; İbni Mace, 2199
[20] Buhari, 3367; Müslim, 2327
[21] Ahmed b. Hanbel 1674; Bezzar, Müsned 1033; Heysemi, Mecmeu’z-Zevaid 3/1050; Elbâni, Sahihu’l-Cami 3025