Anlamak için önce bir hayli zorlandığım ama üzerinde cehd edince zor da olsa anladığım, bana kitabın kenarlarını doldurtan, satırların altını üstünü çizdiren, yer yer beni hayrete düşüren ve birçok şey öğrenmemi sağlayan bir kitaptı Gazzâli’nin İtikatta Orta Yol isimli kitabı…

Batı’da Hz. Muhammed İmajı Batı’da Hz. Muhammed İmajı

Gazzâli, sesi çağları aşarak bugünlere kadar ulaşmış, yazdıklarıyla İslâm medeniyetini ve fikir dünyamızı derin bir şekilde etkilemiş, kalemi velûd olan âlimlerimizden biridir. Gerek 54 yıllık kısa hayatına sığdırdığı onca eseri, gerekse sürekli şüphe halinin kendini ulaştırdığı ilmî yetkinlik onu ulemamız içerisinde farklı bir konuma yerleştirmemizi zorunlu kılar. Mantığı ilim geleneğimizin içine sokması bile başlı başına bir olaydır esasen. Sanırım hocası Cüveyni’nin kendisi hayattayken Gazzâli’nin yazdığı El-Menhûl isimli eserini incelemesi ve ardından şöyle demesi olayı daha net kavramamıza yardımcı olacaktır: “Beni sağken mezara gömdün; ölümümü bekleyemez miydin?”

En önemli eserlerinden birisi de İtikatta Orta Yol isimli, şu anda Klasik Yayınları’nın bastığı, Osman Demir’in çevirisiyle kütüphanelerimizde yer alan kitabıdır. Kitabın araştırmacılar için en iyi tarafı ise her bir sayfanın yanında orijinal Arapça metninin de bulunuyor olmasıdır. İşte ben bu haberde, üzerinde sunum da yaptığım bu kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere, kafamı kurcalayan sorularla beraber...

İyi bir okuma grubuna dâhilseniz kendinizi bahtiyar addedebilirsiniz. İyi bir okuma grubunun içinde olmak demek, size bazı ayrıcalıklar kazandırır okumanın ve öğrenmenin zengin dünyası içerisinde… Hele de bu okuma grubunun başında ilmin ehli olan, o yazarın neredeyse bütün kitaplarını okumuş, üzerinde tefekkür etmiş, hatta onlarla ilgili yapılan diğer çalışmaları derlemiş ve tetkik etmiş ve dahi yaptığı analizlerle size yepyeni ufuklar açan bir hocanız varsa, çok daha mutlu olmamanız için hiçbir sebep yoktur ortada. Bunlardan daha önemli olansa böyle bir ekibin içinde olmak, “okuma eylemi” üzerine size bir disiplin kazandırır. Bir de hocanız okumadan gelmeyenlere hakkını helal etmeyeceğini söylemişse size okumaktan başka hiçbir çare kalmamıştır demektir.

Benim içinde olduğum, “İslâm Klasikleri Okuma Grubu” olarak isimlendirebileceğimiz böyle bir grup var. Hasan El Basrî’nin “Kader Risalesi”nden başlayıp günümüze kadar İslâm fikir dünyasını derinden etkilemiş kitaplar bulunuyor bu grubun okuma listesinde. Ders halka şeklinde devam ediyor ve üslubu İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin üslubunun aynısı. Yani iki halka var, ilimde bir adım daha önde olanların olduğu 1. halka ve benim de içinde bulunduğum müptedilerin olduğu 2. halka. Bu ikinci halka daha çok üniversite talebelerinden ve gençlerden oluşuyor.

İkinci halkanın pek fazla söz hakkı yok, sunumları ön halka yapıyor. Ön halkanın soruları ve kritikleri biter ve vakit kalırsa sorunuzu sorabiliyor, katkı sağlayabiliyorsunuz. (Herkes yerini bilmeli değil mi efendim.) İşte bu şekilde devam eden bu halkada bu zamana kadar hep 1. halka kitabın sunumunu yapıyordu. 3. yılın sonunda artık 2. Halka da sunum yapmaya başladı. Hasbelkader Gazzâli’nin İtikatta Orta Yol kitabı benim nasibime düştü ve benim Gazzâli’yle yatıp kalktığım günlerim de böylece başlamış oldu.

Fıkıh gıda, kelam ilaç gibidir

Öncelikle hemen belirtelim ki, kendi üzerinde test etmiş birisi olarak, bu kitap müptedilerin okuması için erken bir kitap, belli bir alt yapıya sahip olmanız gerekiyor bu tarz kitapları okumadan önce… Böylece daha fazla istifade edebilirsiniz kitabı okurken ya da en azından benim kadar çok çaba harcamazsınız kitabın bazı bölümlerini anlamak için...g

Şunu da belirtmeliyim ki Gazzâli’nin kelam üzerine birkaç kitabı daha var. Mesela sırf halkın itikadî konuları daha iyi anlaması için yazdığı, Ehl-i sünnet itikadını özetlediği (Mezhebe göre itikat olur mu diye sormadan edemiyor insan) “Kavaidü’l-akaid” kitabı gibi. İtikatta Orta Yol kitabı hakkında ise, “Akidenin muğlâk ve tartışmalı konularını anlamak ve marifet kapılarını açmak için müracaat edilmesi gereken bir kitap” olduğunu söyler Gazzâli. Gazzâli’ye göre kelamla herkes uğraşmamalıdır. O, “fıkıh mı kelam mı önceliklidir” sorusuna karşı fıkıh cevabını verir. Ona göre “Fıkıh gıda, kelam ilaç gibidir.”

Kitabın içeriğinden bahsedecek olursak kitap dört küçük giriş ve dört ana bölümden oluşuyor. Bu girişlerde Gazzâli bu kitabı neden yazdığını, konusu ve delillendirme usulünü açıklıyor. İlk iki bölümde Allah’ın zatı hakkında muarızları olan filozofların, mutezilenin ve yer yer diğer başka grupların iddialarına cevap veriyor.  Son iki bölümde ise Allah’ın fiillerinden ve cennet, cehennem, şefaat, azap, kabir, haşir, neşir gibi konulardan bahsediyor.

Bu kitabı okurken ölçen, biçen ve en önemlisi bağ kurabilen bir akılla okumak

Kitabı okurken Gazzâli’nin yaşadığı dönemin genel sosyal-siyasi havasını, Gazzâli’nin karşısına aldığı fikirleri, akımları ve Gazzâli’nin bunlara karşı nasıl savaş açtığını, hatta bu fikirlere karşı pek de hoşgörülü olmadığını anlıyorsunuz. Öyle yerler geliyor ki hayretten ağzınız açık kalıyor, mesela: Gazzâli ahirette “Allah’ın görülmesi” meselesini işlerken “Allah ahirette görülemez” dediği için Mutezileyi delilleriyle öyle bir alt ediyor ki, en sonunda okuyucuya iki seçenek arasında tercih yapma zorunluluğunda bırakıyor ğaybla alakalı bir konuda ve şöyle diyor: “Ey doğru yolda olmak isteyen kişi! Şu an sen, peygamberin câhil olduğuna inanmakla, Mu’tezile’nin câhil olduğuna inanmak arasında özgürsün. Kendin için uygun olanı seç.”

Burada hemen aklınıza şu soru geliyor: “Allah’ın ahirette görülmesi” tartışması gerçekten itikadın sınırlarının içine dâhil mi? Bu konuda Kur’an’da olan ayetlerin her iki kanadı da destekleyeceğini düşündüğünüzde bu denli gaybi bir konunun bu kitapta nasıl yer aldığını anlayamıyorsunuz. Daha üzücü olansa –benim açımdan- kitabın bir yerinde Gazzâ’linin diğer bazı kitaplarında olduğu gibi filozofları gene tekfir etmesi, onların ne dinden ne de İslam’dan olmadığını, sadece kılıç korkusu dolayısıyla inanıyormuş gibi gözüktüklerini yazmış olması…

Kitabın en çok dikkat çeken bir başka özelliği ise Gazzâli’nin ne kadar sistematik düşünen, yazan bir kalem olduğunun bariz bir şekilde belli oluyor olması. Kitap öyle bir dizayn edilmiş ki, âlimimiz sizin kafanızda neyi nereye koymak istiyorsa onu oraya çok rahatlıkla yerleştiriyor ve eğer analitik düşünen bir bakış açınız yoksa buna karşı koyamıyorsunuz. Bir diğer ilginç olan şeyse itikatta en iyi yolun orta yol iddiasını savunan bu kitabın genel olarak çok az ayet barındırıyor olması. İnsan düşünmeden edemiyor, İslâm’ın itikadını koyan Allah, o halde bu konuda en iyi sözü söyleyecek olan da O’dur. O halde bu tezat neden? Tabi henüz daha bilişmediğimiz için Gazzâli belki de kelamla ilgili diğer kitaplarında ayetlerle işlemiştir itikadî meseleleri…

Bu kitabı okurken ölçen, biçen ve en önemlisi bağ kurabilen bir akılla okumak çok önemli bir mevzi kazanır. Kitabın akışı içinde öyle yerler gelir ki her bir sayfanın altına sorularınızı dikte edersiniz. Önceden öğrendiğiniz bazı bilgilerle çeliştiğini görürsünüz. “Hangisi gerçek” sorusu beyninizi kemirmeye başlar. İşte böyle olduğu anlar varsa kanaat-i acizaneme göre siz doğru yolda sayılırsınız. Çünkü artık şüphe karışmıştır bilgilerinize, suyunuz bulanmıştır. Çok genel bir kaidedir ki bir suyun durulması için önce bulanması gerekir. Yoksa ben, Gazzâli’nin, “Biz Yüce Allah’ın kullarını güç yetirebilecekleri işler kadar güç yetiremeyecekleri işlerle de mükellef tutabilir” iddiasının karşısında yaşadığım çaresizlik duygusundan kurtulamayacaktım. Daha da önemlisi Bakara suresinde geçen “Allah hiç kimseye taşıyamayacağından fazlasını yüklemez”  ayetiyle tanışamayacaktım. Şunu da belirtelim ki biz asla bir kitapla Gazzâli’yi anlayabiliriz iddiasında değiliz ancak sorularımızı ve sorunlarımızı kitabımızın kenarlarına not etmek hakkımızdır diye düşünüyorum.

Sorularınızın bol olduğu, cevaplarını bulabildiğiniz, size yeni ufuklar açan kitaplarla tanış ve biliş olmanız dileğiyle…

Fatıma İlhan yazdı