Şiddet ve Zihniyet, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’ndan çıktı (Haziran, 2022).

Kitabın müellifi Prof. Dr. Huriye Martı Hoca.

Huriye Martı Hoca, akademik alanının imkânlarını da çok verimli biçimde kullanarak güncelin sorunsalını bu nevi konularla ele alıyor sürekli olarak ve iyi ki de öyle yapıyor.

Aile İçi Şiddetle Mücadelede Dinî Referanslar alt başlığıyla, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, günümüz problemlerinin en kritiğini, en gerekli mevzusunu ele almış, dinî referanslar üzerinden.

Yetkin bir makamla akademik vizyonunu da ön planda tutarak böylesine güncel ve hayatiyet derecesi pek yüksek konuları, model göstererek izah etmesi ayrıca kıymetli.

Sorunların serimlenmesi ile yetinmiyor; şiddet meselesinin bir zihniyete dönüşmesi ve insanın kendini yenilemeden olduğu gibi kabullenişine, eleştirel bir bakışla odaklanıyor yazar, Şiddet ve Zihniyet kitabında.  

Prof. Dr. Huriye Martı Hoca, süregelen bir geleneğini de yenileyerek ve daha da dikkat çekici bir noktaya parmak basarak kadın, aile, adalet, merhamet, mahremiyet ve ahlâk gibi kavramları ön planda tutarak ana konularını üretmeyi başarıyla gerçekleştiriyor.

Öyle ya şiddet, modern çağın bir sorunu ve insanın var olduğu şekliyle ve sadece hukuki çözümlemelerle problemlerin çözülemediği gerçeği izahtan vareste bir boyutta, karşımızda beklemektedir.

En azından modern hukukun yetmediği, vicdanın ve zihniyetin oluşum şekillerinin de devreye girmesi gerektiğini işaret eden mezkûr eserin en can alıcı noktasıysa model göstermesi.

Bozuk, bozulmuş yahut bozulmaya meyyal bir insan karakterinin eğitiminin zihniyet teşekkülüyle ilişkisi eser boyunca gözler önüne serilmekte ve örnek,model insan olaraksa neticede Hz. Peygamber gösterilmekte.

Peki, modern dünyanın insanı sorunsalın çözümü söz konusu olduğunda bunu, gerçek model alma şekillerini gündemine alıyor mu?

Bu zaviyeden meseleye bakında parçalı önermelerden ziyade Şiddet ve Zihniyet kitabında toplu ve sağlam temellendirilmiş referans ve önermeler metinlerle birbirine iyi bağlanmış. Eser, dil ve sadeliği önemseyen bir yaklaşımla kaleme alınmış ve fakat akademik esaslardan da kopmadan bunu başarabildiği için ayrıksı bir yere sahip.

Okurun ilgisini metinlerden kopartmadan bir çırpıda okunabilecek zarafetiyle de doğrusu ilgi topluyor, diyebilirim.

**

Şiddet, şiddetin temel psişik hâlleri, toplumsal yapımız ve özelde insan merkezli düşünüş biçimleri ve modern insanın bu bakış açısında donuklaşıp kalmasına geliştirilmiş yeni ve farklı bakış açısının tezahürünü bir okur olarak sarahaten hissettiğimi söyleyebilirim.

Kitaptan bir söz alıntılayarak söylemem gerekirse yazarın endişesini ve varmak istediği yere ulaşırken çerağının ne olduğunu okura göstermemiz bağlamında şu kısım fevkalâde önemli: “İnsanlığın geçmişi ve geleceği adına taşıdığı önemi hiçbir zaman yitirmeyecek olan aile, şiddetle aynı cümlede yer almayı hak etmemektedir.”

Müellifin aslında endişesiyle, temellendirdiği çıkış noktasının aksi olarak okura ve dolayısıyla da topluma seslenmesi ve ısrarla dinî referanslar üzerinden çağrıda bulunması işte bu bir cümlede özetlenmiştir, diyebilirim.

**

Kitap iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde, Aile Bağlamında Merhamet ve Şiddet Kavramları işlenmiş.

İkinci bölümdeyse kitabın esas önermesi olan gövde inceleme ortaya konulmuş: Aile İçi Şiddetle Mücadelede Hz. Peygamber’in Örnekliği.

İlk bölümde şiddet kavramının çağdaş düşünce ürünü fikirlerle açıklanma şekilleri üzerine düşülüyor.

Ardından da bu serim süreciyle birlikte zihniyetin oluşma süreçlerine doğru ilerliyor.

Anladığım şu: Şiddet kavramının zihniyet oluşumlarıyla ilintisi inkâr edilemez ve bu profan zihniyet türemeleri şiddetin çözümlenmesi konusunda bir teklif ve önermede bulunamaz.

İkinci bölümde ise aile içi sorunsalın, geçimsizliğin ve şiddete varan hâllerin, karakter yapılanmasında ilahi temelli rol modeli tercihi ile eğri taraflarını doğrultulabileceği savı ortaya konuyor.

Bu bölümle birlikte tam bir final olan Hz. Peygamber’in hayatı, söz ve davranışları ve kavliyle birlikte gerçek bir model belirlenmesi şeklinde zuhur ediyor.

Klavuz ne gösterdiyse o.

Sizin klavuzunuz aslında zihniyet yapılanmanızda da etkin rol oynamaktadır, doğru zihniyet oluşumu olmadan doğru fiil, doğru davranış medeniyeti inşa edilemez, ifadelerini anladım ben.

**

Eser okuru hem yormuyor hem de anlatılmak isteneni sarahaten iletiyor.

Bu da eserin değeri noktasında, anlatı dilinin de akıcı ve sağlam olmasının yanı sıra dini referansların güncele indirgenmesiyle de dikkati caliptir.

Çünkü dinî referans metinleri/anlatıları genellikle anokranik bir çerçeveyle örülüdür ve bunu yerli yerinde güncele taşıyamaz kimi müellifler.

Huriye Martı Hoca, yukarıda söylemeye çalıştığımız kesikliğe, inkıtaya izin vermeden, anlaşılırlığı, sadeliği ve yediden yetmişe, okuma medeniyeti üniversitesinde sonsuza kadar talebe olmayı tercih edenlere bir yol haritası ve hatta bir define atlası sunuyor, dersek mübalağa etmiş olmayız sanıyorum.

Zira bütün sözlerin en güzel insan dili, insanlığın ‘en güzeli’nin dilinden, kalbinden, fiillerinden ve kavlinden dökülmüştür.

Çağlar boyu da bu bilgeliğiyle insanlığın yolunu yine rahmet ve merhamet Peygamberi olarak ışıtmaya, aydınlatmaya devam edecektir.

**

İnsani değerlerin ahlâk, adalet, merhamet kavramlarıyla ilintili oluşu, eserin ana çizgisidir.

Şiddete meyilli zihni yapının dini referans noktalarından sapmayla ciddi bir ilişkisi var ve bu örüntü sürekli olarak görünür kılınmış Şiddet ve Zihniyet’te.

Zihniyet; hangi düşünce yapısıyla tanımlanırsa tanımlansın adalet, merhamet, saygı, diğerkamlık, saygı, kardeşlik, samimiyet, sabır, hoşgörü gibi esaslı ve evsaflı kavramlardan kopuşla en başta çarpıklaşmaya başlıyor.

Zihniyetin inşası, modern kavram ve gerekçelerle onarılamaz ve öngörülerin şehadetine lütufkârane bir kalple bakılamaz, ona gıpta edilemez, denilmek isteniyor âdeta.

Ya da ben böyle anlıyorum; yani ki kitabın genel okumasından çıkarımım bu yönde.

Zihniyetimiz hangi kuram ve ideolojilerle, düşünce sistemleriyle beslenmişse ona evrilecek elbet.

Bundan, bu marazlı bakış açısından, zihni çarpıklıktan kurtulabilmenin eczası da yine Kur’an ve sünnet hattının insan dimağında, havsalasında ve ruhunda mütekâmilen yüksek düzeyde işlenmesi yoluyla elde edilecektir, tezini okuyabiliyoruz genel bir düşünceyle baktığımızda. 

Huriye Martı Hoca’nın böylesine varlığı kesin bir mesele etrafında güncelin telkinlerine değil de kadim kültürümüzün ve dini referanslarımızın gün yüzüne tekrar çıkartılması ve güncele indirgenebilmesi teklifi, eskilerin deyişiyle asar-ı bâki kalacak iyilik hareketlerinden biridir.

Akademik çalışma disiplininde ve yine akademi metodunu da elden bırakmadan üzerine kıymetli bir düşünce serdedilmiş, ‘hâl’deki derdin, endişenin gün yüzüne çıkartılması ve çözümlemelerin de aynı dert, aynı sahih, sarih endişelerle donatılmış olması eserin can alıcı varlık sebebi.

Zihniyetsizlikten zihin inşası beklenemez zira zihniyet inşası öncelikle kâmil insan modeli olarak Hz. Peygamber’in evvela modellenmiş olmasını gerektirir’i daha canlı, daha yerli yerinde anladığımı söyleyebilirim kendi hesabıma.

Daha doğrusu buna bilinç düzeyinde anlam karşılığını aramaya cahil cesaretiyle kendi ruhumu icbar ettim, dersem daha yerinde laf etmiş olurum sanıyorum.

Şiddet ve Zihniyet’te günümüzün dikte ettiği kavram ve hayat modelleriyle değil, ideologların öngörüleri ve kuramlarıyla değil, şiddetin çözümünde en temel odak noktamız olacak, olmakla şeref bulacağımız yani ki vahyin yaşatıldığı insan tipi olarak Hz. Peygamber’in önde tutulması gerekliliğini bize anlatıyor.

Okurun bir çırpıda okuyabileceği bir eser meydana getirdiği ve böylesi bir çalışmaya imza attığı için Prof. Dr. Huriye Martı Hocamız’a ayrıca müteşekkiriz.

Zihniyeti pak bir medeniyetin çocukları bugün aile ve aile içi sorunlarını başka kuram ve düşünce sistemleri üzerinden çözmenin peşindeyse bu çapraşık zihni yapısından ivedilikle rücu etsin, tavsiyesini de okur notu olarak özel, apik –güzide notlarımı aldığım defterimin adı- defterime not ettim.

İyilik medeniyeti için iyi okumalar, hep elinizden tutsun.

Sağlıcakla…