1996 yılında Macaristan Sinemasının bol ödüllü kısa filmlerinden biri olarak Rüzgâr filmi uzun yıllar kalıcı yerini koruyarak bugün bile sinema tarihi açısından önemle bahsedilen bir film, bir kısa filmdir. Yönetmen Marcell Iványi bu kısa filmle dikkatleri üzerine çekmiştir. Filmin ilginç bir hikâyesi var: Lucien Hervé’nin 1951’de çektiği The Three Women (Üç Kadın) adlı fotoğraftan ilhamla bu film doğmuştur. Üç kadının kasaba ortasında asılan adamları hayretle izleyişlerini deklanşörle ölümsüzleştiren Lucien Hervé’nin bu fotoğrafına yönetmen şu soruyu sorarak yola koyuluyor: O kareye konu olan üç kadının bu hayret ve dehşet dolu bakışlarına sebep olan olay ne? Filmin fotoğraftan mülhem üç kadın kahramanı korkunç ve dikkat çekici olayın ne olabileceğini yönetmen bir kerede 360 derecelik bir kamera çevirmeyle, yani 360 derece çizerek döndürdüğü bu tek hamlelik hareketle ortaya koymuş. Çok fazla özgün bir buluş bir akıl yürütme tekniğiyle yönetmen farkındalık oluşturuyor ve dünya kamuoyuna mal olmuş bir fotoğraftan mülhem ayrıksı bir filme dönüşümüne imza atıyor.
Film oldukça çarpıcı, hayret verici ve akıllardan silinmeyecek ölçüde dikkat çekici hale getirilmiş. İzleyicinin duygusal depremle sarsılışına şahit olacağımız bir film olan Rüzgâr ayrıca sinemada kavramsal bir bakış açısı üzerinde etkiye sebep oluyor. Filmin kurgulanışı ve ilginç bir akıl yürütmeyle sunumu sanatçının bir imgesel buluşla katkısı gibi unsurlar Rüzgâr filminin sinema tarihinde kendine özgün bir yer bulmasındaki en büyük etken. Kurgulanışı, tasarlanışı önde olan bu kısa filmin çekimlerindeki insan suretlerinin korkunç olay karşısındaki yüz halleri ve ilk baştaki ve sondaki üç kadına odaklanan yüz halleri ve hayretle donanmış diğer insan hareketlerinin bir çırpıda sergilenmesi imgesel bir buluşla tıpatıp akrabalık göstermektedir. Mesela bunu şiirde nasıl görebiliriz? Şiirde sanatçının uzun uzadıya anlatacağı bir kısım dize kurgularının, imgelerin yayılmış halde tek tek sunumlarının yerine bir çırpıda bir tek buluşla imgesel anlatıyı devreye sokması ve zorun eleğinden geçirilmiş kolay söyleyişle ve cinlikle çarpıcılığın kuvvetlendirilmesi gibi bir benzerlik söz konusudur.
Başlangıçta üç kadının hayret ve korkuyla odaklandıkları bakışın ne olduğunu tek hareketle ve bir daha üstünden geçilmemecesine gösteren filmin üç görsel parçası var kanaatimce: 1) Üç kadının korku dolu bakışları, bu bakışların onların odaklandıkları noktaya bakarken gösterdikleri bedensel hareketler ve tepkimelerinin ne olduğu filmin ilk çarpıcı parçası. 2) Kamere 360 derecelik hareketini usulca tamamlarken kasabanın ortasında asılan adamların ve onların idamını hayret ve korkuyla izleyen diğer insanların bakışları ve bedensel hareket görünümleri. 3) Son yani üçüncü parçasında da ilk parçadaki hayretle neyi izlediğini anlayamadığımız üç kadının bu hayret makamında seyre daldıkları olayın korkunç ve çarpıcı bir olay olduğunu bizim de görerek aynı bakışlarla üç kadının bakışlarına seyircinin ruhunun da karışması yani bir tür final patlaması.
Sanat filmi bakımından ve akıl yürütmeyle bir tür kalbe dokunuşuyla dikkatleri üzerine çekmiş, kendinden uzun yıllar söz ettirebilmiş bir kısa film Rüzgâr. Hem sanat filmi sevicileri hem de erbabınca izlenmezse, o filmin içeriğine nüfuz edilemezse eksik kalınacak bir fil diyebiliriz. Rüzgâr filminin aldığı ödülleri de şöyle sıralayabiliriz:
- Cannes Film Festival1996 | 1 ödül: Palme d'Or - Best Short Film
- Telluride Film Festival 1996
- Edinburgh International Film Festival 1996
- Sarajevo Film Festival 1997
- Torino Film Festival 1996 | 3rd Prize (Short Films)
- Oberhausen International Short Film Festival 1997