Sûfilerden biri demiştir ki: "Muhabbet, dertli ve ıstıraplı bir kalp ile sürekli sevgiliye meyletmektir."
Muhabbet hakkında şunlar söylenmiştir:
- Muhabbet, sevenin sevdiğini, elinde ve çevresinde bulunan her şeye tercih etmesidir.
- Muhabbet, huzurunda ve gıyabında sevdiğinin arzularına uymak, her halde kendisine muhalefetten sakınmaktır.
- Muhabbet, sevenin kendi sıfatlarını mahvedip (ortadan kaldırıp), sevdiğinin zatını ispat etmektir.
- Muhabbet, kalbin Rabbinin muradına (O’ndan gelen her şeye) boyun eğmesidir.
- Muhabbet, sevgiliye her türlü hizmeti yerine getirdikten sonra, hürmeti terk ettim korkusunu yaşamaktır.
Bâyezid-i Bistami demiştir ki: “Muhabbet, senin (sevdiğine karşı yaptıkların çok da olsa az bulmak, sevgiliden gelen şeyler az da olsa çok bulmaktır.”
Sehl b. Abdullah-ı Tüsteri demiştir ki: “Muhabbet, sürekli taate sarılmak ve O’na muhalefet olan her şeyden kaçmaktır.”
Cüneyd-i Bağdadi’ye muhabbetin ne olduğu sorulunca şöyle demiştir: “Muhabbet, sevenin (kötü sıfatlarının gidip onların yerine sevgilinin (güzel) sıfatlarının gelmesidir.”
Ebu Ali-i Rûzbâri demiştir ki: “Muhabbet, sevgilinin arzu ve emirlerine uymaktır.”
Şibli der ki: “Kalpte sevgiliden başka ne varsa hepsini silip yok ettiği için muhabbete bu isim verilmiştir.”
İbn Atâ demiştir ki: “Muhabbet, (sevgiliye karşı hizmette) sürekli nefsini kınama altında tutup onu kusurlu ve yetersiz görmektir.”
Allah kendisine rahmet etsin, üstadım Ebu Ali Dekkak’ın şöyle söylediğini itti: “Muhabbetin evvelinde bir lezzet vardır, fakat işin hakikatine ulaşılınca ortaya bir dehşet ve hayret çıkar.”
Yine onun şöyle söylediğini işittim: “Aşk, sevgide haddi aşmaktır. Allah Teâlâ için ‘haddi aştı’ denemeyeceği için, ‘Allah âşık oldu’ da denmez. Kainattaki bütün varlıkların sevgisi bir kulda toplansa, o kul bununla Allah Teâlâ’nın muhabbetini hak etme derecesine ulaşamaz. Allah’ın kulunu sevmesi, ilahi bir lütuftur). Bunun için, ‘Kul Allah muhabbetinde haddi aştı denmez. Aynı şekilde Allah Teâlâ kuluna âşık oldu da denmez. Kul için de Allah Teâlâ’nın sıfatı hakkında, ‘O’na âşık oldu’ denmez. Şu hâlde Allah ile kul arasındaki sevgiyi ifade etmek için aşk ifadesi kullanılamaz. Allah Teâlâ için bu kelimeyi kullanmaya imkân yoktur. İster Allah Teâlâ’nın kulu sevmesi ifade edilirken, ister kulun Hak Teâlâ’yı sevmesi anlatılırken bu kelimeyi kullanmak uygun değildir.”
Nasrâbâdi demiştir ki: “Muhabbet iki kısımdır. Bir muhabbet vardır kanın akmasına mani olur, bir muhabbet vardır kanın akmasını gerektirir (Nimetleri sevenler, ona şükür için yaşamak isterler, nimeti vereni sevenler ise ona ulaşmak için canlarını verirler).”
Semnun b. Hamza demiştir ki: “Allah Teâlâ’yı sevenler dünyanın ve ahiretin şerefini alıp götürdüler, çünkü Hz. Peygamber (s.a.), ‘Kişi sevdiği ile beraberdir.’ buyurmuştur. Allah’ı sevenler de hep O’nunla birlikte olduklarından, bütün şerefi ele geçirmiş olmaktadırlar.”
Yahya b. Muaz demiştir ki: “Hakiki muhabbet, (sevgiden gelen) cefa ile azalmaz, iyilik ve ihsan ile artmaz.”
Kettani demiştir ki: “Muhabbet, sevenin (her şeyi) sevgilisi için tercih etmesidir.”
Ebu Yakub-i Susi demiştir ki: “Hakiki muhabbet, Allah’tan gelecek haz ve nimetleri aklına getirmemesi, O’na arz edeceği ihtiyaçlarını dahi unutmasıdır.”
Hallac-ı Mansur demiştir: “Hakiki muhabbet, kendi sıfatlarından sıyrılarak sevdiğinle birlikte olmandır.”
Muhammed b. Fazl şöyle demiştir: “Muhabbet, kalpte sevgilinin muhabbetinden başka bütün muhabbetleri söküp atmaktır.”
Haris-i Muhasibi demiştir ki: “Muhabbet bütün varlığın ile bir şeye meyletmen, sonra onu kendi nefsine, ruhuna ve malına tercih etmen, sonra gizli ve açık bütün hallerinde onun istediklerine uyman, sonra da (sevginin hakkını tam veremedim diye) kendini onun sevgisinde kusurlu bulmandır.”
Ebu’l Hüseyin Nûrî demiştir ki: “Muhabbet, perdeleri yırtmak ve sırları açmaktır.”
Abdullah b. Mübarek demiştir ki: “Kim, kendisine ilahi muhabbetten bir parça verilir de aynı derecede ilahi haşyet ve korku verilmezse o kimse (sahip olduğu hal ile) aldanmış biridir.”
Ebu Said Harraz’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Rüyamda Hz. Peygamberi (s.a.) gördüm. Kendisine, ‘Ey Allah’ın Resulü, beni mazur görünüz, Allah’ın muhabbeti beni Sizin muhabbetinizden alıkoydu.’ dedim. O zaman Hz. Peygamber (s.a.), ‘Ey mübarek, Allah’ı seven kimsenin Beni sevmiş olacağını bilmiyor musun?’ buyurdu.”
Denilmiştir ki: Hub (sevgi), iki kelimeden oluşur: “Ha” ve “ba”. Bu şuna işaret eder: Kim severse ruhundan ve bedeninden sıyrılıp çıksan (her şeyini sevdiğine versin).
Bu tarifler içinde sufilerin, “Muhabbet, sevgiliye uymaktır” sözü üzerinde ittifak edilen bir tarif gibidir. Uymanın en zoru, kalp ile uymak ve içinden hiç itiraz etmemektir. Muhabbet, seven ile sevilen arasındaki ayrılığı ve uzaklığı ortadan kaldırır. Hiç şüphesiz seven kimse, sürekli sevdiği ile beraberdir. Hz. Peygamber (s.a.), “Kişi sevdiği ile beraberdir (o da sevdiği kimselerle birlikte olur)” buyurdu.