Rabia Christine Brodbeck, Sufi Kitap’tan çıkan bu eserine Velâyet- Aşk Mesleği ismini vermiş. Okuyunca anlıyorsunuz ki velayet, aşk mesleği mensuplarının bir nevi rütbesi, bir nevi Muhammediyet ülkesi… Rabia Christine Brodbeck, okuyucularına, sınırlardan berî bu ülkeyi karış karış gezdiriyor. Hem de kimlerle…

Bir bakıyorsunuz elinizden Hazreti Mevlana tutuyor, bir bakıyorsunuz Şeyh-i Ekber İbn-i Arabî… Bu ne şeref! Sıkı sıkı tuttuğunuzu zannediyorsunuz; oysa sizi bırakmayan onlar! El, avuçlarınızın içinde ama başınızı kaldırıp her baktığınızda sima değiş(m)iyor! Abdülkadir-i Geylani Hazretleri gülümsüyor yüzünüze. Derken Hazreti Hallac-ı Mansur, Sultan Veled Hazretleri, İbn-i Arabî şarihi Michel Chodkiewicz, İmam-ı Gazali, Cüneyd-i Bağdadî, daha kimler kimler tutmuyor ki elinizden… Velâyet- Aşk Mesleği’ni okumak, velayet ülkesini evliya ile el ele gezmek gibi.

Kapakta sadece siyah, beyaz ve kırmızı renkler kullanılmış. “Velayet” Kâbe örtüsü rengi siyahla; “Aşk Mesleği” âşıkların kanıymışçasına kırmızıyla yazılmış. Kitapta sık sık sözü edilen ihram ise kendi rengi olan beyazı zemine yaymış. Kapakta bir de hattat Mustafa Parıldar var; sanatını konuşturmuş ve “Ya Muiz” ism-i şerifi zuhur etmiş. Belki bu seçim, âşıkların Allah’ın aziz ve izzet sahibi özel kulları olduğuna işarettir. Bilmiyorum. Neticede öyle miydi, böyle miydi derken kapakla epeyce meşgul oluyorsunuz. Olmalı zaten. Değil mi ki onca emek verilmiş; iyice bakmalı, üzerinde düşünmeli… Kapağı kaldırdığınızda artık şartlanma mı dersiniz bilmem, sayfalar tahmin ettiğiniz gibi yanık kokuyor. Aşk kitabı ne de olsa!Rabia Christine Brodbeck

Prof. Dr. Hüseyin Atay’ın Kur’an-ı Kerim Meali üzerine önemli bir not Prof. Dr. Hüseyin Atay’ın Kur’an-ı Kerim Meali üzerine önemli bir not

Aşk, okudukça o kadar çok şey oluyor ki

Rabia Christine Brodbeck kitabında, saymadım ama sanırım en çok “aşk” kelimesini kullanıyor. Onlarca, belki daha fazla aşk tanımı var. Ayrıca az evvel isimlerini saydığım evliyadan da, hatırı sayılır miktarda alıntı var. Bu alıntılar okuyucuya bir taşla çok kuş vurma imkânı sağlıyor. Yazar aşkı ve velayeti mana katmanlarına göre türlü türlü tarif ediyor. Kapakta “meslek” olan aşk, iç sayfalarda Hazreti Muhammed Mustafa’ya (s.a.) yaklaşmak için ihtiyaç duyulan sanat oluyor. Bu sanatın icracıları yine velayet ülkesinin sakinleri… Aşk, okudukça o kadar çok şey oluyor ki, sonunda bakıyorsunuz olmadığı bir şey kalmamış. Anlıyorsunuz ki aşk; “her şey”! Rabia Christine Brodbeck, eseri hazırlarken evvelce edindiği ilmin üzerine yeni bir şeyler eklenmediğini söylüyor. Ancak, mevzu aşk olduğundan mıdır bilinmez; “Hayranlık, haşyet, hayret, merhamet ve aşkım ziyadeleşti” diyor.

Kitabın yazılış amacı özetlenecek olursa yazar, Peygamber sevgisinin, Ehl-i Beyt ve sahabe sevgisinin gönüllerimizde canlanmasını istiyor. Çünkü istiyor ki, arayış başlasın. Arayış başlasın ki, yola düşülsün. Yola düşülsün ki, merhaleler bir bir aşılarak aslında hem kavuşması, hem ayrılması muhal olan sevgiliyle meşgul olunsun. Aşk zuhur etsin! Bunun tek şartı var; bir velîye varmak, varıp sözünü tutmak.

Zira sonlu ve sınırlı kelimelerin, sonsuz ve sınırsızı anlatması gayretten öteye geçemez

Velâyet- Aşk Mesleği 256 sayfa. 500 sayfa da olabilirdi. Şunu demek istiyorum. Bu kitabın konusu yazmakla bitecek cinsten olmadığı için yazar bir yerde nokta koymak zorunda kalmış. Zira sonlu ve sınırlı kelimelerin, sonsuz ve sınırsızı anlatması gayretten öteye geçemez. Hazreti Mevlana’nın eserdeki bununla alakalı sözlerinden biri şu; “Aşkla ilgili her ne duymuş veya söylemişsen bil ki o kabuktur. Aşkın özü bir sırdır ki o açığa çıkmaz.”

Kitapta yazarın çok hoş, aynı zamanda çarpıcı tespitleri var. Her biri insanı üzerinde uzun uzun düşünmeye teşvik ediyor. Mesela takdim kısmında yer alan “Allah için olmayan her sevgi puttur” bu anlamda harika bir tespit! Allah’ı bilmenin değil, görmenin daha yüksek bir makam olduğunu hatırlatması da öyle! Okumayı, tefekkürle birlikte gerçekleştirdiğimiz vakit biz de “İkra!” muhatapları oluyoruz. Standart bir Müslüman’a Peygamber (s.a.v.)’i sevip sevmediği sorulsa, sevmediğini söyleyen çıkmaz. Rabia Christine Brodbeck eserinde Peygamber Efendimiz’i (s.a.) hakiki manada sevebilmek için O’nun yetimliğinin(!), O’nun ümmiliğinin(!), O’nun hicretinin(!) iç manalarına varis olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Umarım bu üç ünlemli tespitini üç bölümlü yeni bir kitap olarak yazar.

Eserde dikkatimi çeken diğer bir ifade ise “İslam salikleri” oldu

Velâyet-Aşk Mesleği’nde Ehl-i Beyt ve sahabe sevgisi üzerinde duruluyor. Mübarek annelerimiz ve İslâm’a hizmet etmiş diğer mübarek hanımlarla karşılaşıyorsunuz sayfaları çevirirken… Yazarın ibadetlerle ilgili de çok hoş bir tespiti var; onları ‘sebebe bağlı kutlama’ olarak nitelendiriyor. Ne güzel değil mi? Burada hemen aklıma Muzaffer Ozak Efendi ile ilgili izlediğim belgeselden bir bölüm geldi. Sahaflar Çarşısı’ndaki dükkânına ilk kez giden ve ondan yansıyan ilahi cezbeye kapılmış Alican Bennett diyordu ki: “Bir tabure verip beni yanına oturttular. Kalbimden bir ses, bir soru geldi: ‘Eğer bu adam bana kalk ve öğrencim ol derse ne kadar güzel olur.’ Şöyle bir ses de geldi. ‘Kalk git dese?’ O da güzel! Çünkü bunu o söylüyor!” İşte Rabia Christine Brodbeck’in ‘sebebe bağlı kutlama’ ifadesini okur okumaz Alican Bennett’in bu sözleri geldi hatırıma. Yazarın kitapta beni en çok etkileyen ifadelerinden biri olan “Allah-u Teala, İbn-i Arabî Hazretlerinden konuşuyor…” ifadesi yine az evvel yazdığım Sahaflar Çarşısı hatırasında saklı mana ile alakalı sanırım.

İkinci ve son bölüme geçtiğinizde, tam on bir kere, koyu renk harflerle ve ara başlıkmışçasına tekrarlanan “Keşke Bu Dünya Hayatının Kıymetini Bilebilsek” cümlesi göze çarpıyor. O sayfaları okurken aklınıza Rahman Suresi’ndeki benzer hatırlatma yöntemi geliyor. Eserde dikkatimi çeken diğer bir ifade ise “İslam salikleri” oldu. Ne muhteşem, ne birleştirici bir ifade! Tam aşk merkezli bir kitapta olması gerektiği gibi… Hitap aşk’tan âşıklara ve âşık adaylarına, bu durumda geriye sadece ‘hiç’ kalıyor.

Velâyet-Aşk Mesleği’nin -bence- sırlı bir özelliği daha var. Elinize aldığınızda deneyin lütfen. Şöyle ki sadece bir sayfa okuma hakkınız olduğunu düşünün ve gözünüzü kapatıp rastgele bir sayfa seçin. Sonra o sayfayı okuyun. Göreceksiniz ki kitabın yazılış gayesi yani vermek istediği ne varsa her birinizin seçmiş olacağı o farklı sayfada mevcut. Tam o anda kulağınıza Hazreti Peygamber’in (s.a.) sesinin gelmesi de bunun ispatı. “Zerre küllün aynasıdır!” Bir’liğe hizmet eden her şeye ihtiyacımız olduğu gibi Velâyet Aşk Mesleği’ni okumaya da ihtiyacımız var.

İyi ki mana infakı yapan yazarlarımız var… İyi ki velayet devam etmekte…

Zeynep İnan yazdı