“Harflerine sevdiğimizin kokusu sinmiştir” diye düşünerek elime almıştım Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına kitabını… Fotoğrafçılığı, ressamlığı gibi bütün akademik ünvanlarından önce, Shems Friedlander, gönül avcısı Muzaffer Ozak'a avlanmış bir derviş… Kitabına verdiği "Toynak Sesi Duyunca Zebra Gelsin Aklına" ismi, aslında Amerika'da tıp dalında kullanılan "Toynak sesi duyunca at gelsin aklına, zebra değil" vecizesinden geliyor.

Yüz yetmiş dört sayfalık kitabın şu paragrafı bir külliyat niteliğinde: "Her toynak sesi duyduğumuzda neden hemen aklımıza at gelir? Çünkü şartlanmışız ve bu şartlanmada uyuyakalmışız. Bu uyku hâlinde Allah'ı unutmuşuz. Allah'ı unuttuğumuz bu anda her şeyi yapabiliriz. Ama Allah'ı hatırlıyorsak o zaman sadece iyilik yapabiliriz." diyor Friedlander.

Gerçekten de böyle değil mi? Adeta bir robot gibi hayatımızı idame ettiriyoruz. Sabah kalkıyoruz, yüzümüzü yıkıyoruz, işe gidiyoruz, işten eve geliyoruz, televizyon izliyoruz, yemek yiyoruz, sinemaya gidiyoruz. Bir bıkkınlık değil anlatmak istediğim, şunu sormalıyım kendime: "Sabaha ilk hangi düşüncelerle uyandım? Beni, bu yeni güne de uyandıran Sabahın Sahibini hatırladım mı?"

Bak! Vazosunda öyle bir genç kız gibi nazlı nazlı duran orkide çiçeği ne de güzel. Bu çiçeğin sadece esmasını mı görüyoruz yoksa mânâsını da fehmediyor muyuz?

Aslında şunu daha çok merak ediyorum: Tavuk suyuna şehriyeli pilav yaparken bir sanat icra ettiğimizin farkında mıyız hanımlar? Tencerede yağ eriyor, sonra şehriye hafif koyulaşacak kadar da kızardı. İşte ben bu anda yıkanmış pirinç tanelerini tencereye koyunca önümde muhteşem bir san'at yapıtı olduğunu düşünüyor ve bu tencereye hayran hayran bakıyorum. Bunu meyve salatası yaparken daha kuvvetli bir şekilde düşünüyorum.

Friedlander'ın dediği gibi, "Allah'ın her şeyde izi var." Bu izin olmadığı en ufak bir boşluk yok. Meyve soyarken bile meyvenin yaradılışındaki güzelliği görebiliriz.

Allah'ı hatırlasak, zaten kötülük yapmayız

Âlem ve âlemdeki her şey Hazreti İnsan'ın emrine âmade… Baksanıza, salatanın üstüne tuz dökmeyi insana akıl ettiren bir Allah'ımız var. Meyveleriyle ağız tadımızı düşünen bir Allah'ımız var. Çiçekleriyle göz zevkimizi düşünen bir Allah'ımız var. Güzel hisleri yaratarak kalbimizi neşelendirmeyi düşünen bir Allah'ımız var.

Hâl böyle iken yaptığımız, gördüğümüz, işittiğimiz şeylerde Allah'ı anmıyoruz. Gözlerimiz ezbere görüyor, kulağımız ezbere işitiyor, ellerimiz hep ezbere dokunuyor.

Bir gün iş yerimize rengarek ortancalar arasında beyaz güllerle dolu kocaman bir buket gelmişti. Bir çiçek görmeyeyim, dişicik borusuna kadar incelerim. Benim, çiçekteki her detayı görebilmem şart! O an, çiçeklerin güzelliği ile öylesine büyülenmiştim ki cuş u huruşa gelmiş bir şekilde "Allah'ım ne kadar güzelsin" dedim. Bu sözümü duyan çiçekçi, sanki olağanüstü bir söz kullanmışım gibi şaşkınlıkla gülümsedi. O gülümseyişten anladığım şu idi: Biz çiçeklerin sadece esmasına takılıp gidiyoruz. Ama o güzelliği Yaratan'ı düşünmeyi akıl edemiyoruz. Ne sadece esmaya, ne sadece manaya… Her ikisini de birlikte "BİR" görmemiz gerekiyor.

Tepemizde bir gökyüzü var. Ayaklarımızın altında toprak… Kuşlar semada uçuyor, çiçekler toprakta bitiyor. Yağmurumuz var. Güneşimiz var. Sevgi var, hüzün var, hasret var. Allah'ın nazlıları var. Muhteşem bir tablo var dünyada. Bu tabloyu çizen kim? Hazreti Allah öyle eksiksiz halk eylemiş ki her şeyi… Biz uykuluyuz, uykucuyuz, fehmedemiyoruz.

Bütün eylemlerimizde, hareketlerimizde ancak Allah'ı anar ve hatırlarsak doğru ve güzel bir iş yapabiliriz. Bütün kötülükleri Allah'ı unuttuğumuz vakitlerde işleriz. Terör, cinayet, zinâ, gıybet, hırs, hased… Bunlar hep Allah'ı unutmaktan…

Allah'ı hatırlasak, zaten kötülük yapmayız. Şimdi bir düşünelim. Kibirlendiğimiz, haset ettiğimiz, gıybet yaptığımız anları düşünelim. Gıybet ettiğimizde Allah'ı çoktan unutup çiğ çiğ et yemişizdir. Giyimi kuşamı bize göre hoş olmayan birine karşı kibirlendiğimizde Allah'a gizliden şirk koştuğumuzun farkında dahi değilizdir. Oysa o an aklımıza Hazret-i Allah gelse, ne kibirlenmeye yüzümüz olacak ne de gıybete…

Tweet atarken bile Allah'ı unutmamalıyız ama unutuyoruz işte!

Kendi iyiliğimiz ve kendi güzelliğimiz için, bizim Allah'ı anmaya, Allah'la güzelleşmeye ihtiyacımız var. Biz ancak Allah'la güzelleşiriz.

Çünkü her şey sadece O'nunla güzel…

Yeşim Sünnetçioğlu nefsini tembihledi