Ülke olarak 28 Şubat sürecinde meşgul olduğumuz en önemli konulardan biri kız öğrencilerin tesettür konusu idi.
Hemen bütün siyasi partiler, üniversite mensupları, ilahiyatçı olsun olmasın birçok “hoca”, gazeteciler, öğretmenler, öğrenciler, veliler, AIHM dahil edilirse Avrupa ülkeleri hep sorun haline getirilmiş baş örtüsünü tartıştı. Anayasa Mahkemesini, Danıştay ve askeriyeyi unuttum sanmayın. Dünyayı meşgul eden bu olay, K. Evren’in yaktığı kıvılcım ile büyüdü büyüdü yangın haline geldi.
1980-1997 arasında ülke olarak enerjimizin çoğunu bu konuda harcadık.
2007’de YÖK bir yazı ile üniversite öğrencileri için yasağı kaldırdı! 2013’te kamuda çalışanlar için serbestiyet getirildi. Hâlâ anayasal bir güvence getirilmiş değil. Bazı yerlerde halkı tahrik etmek bazı yerlerde serbestiyeti hazmedemeyenler tarafından biz buradayız demek için yasak uygulayanlar var. Yunan’dan kurtuluş günü kutlamalarını baş örtüsünden kurtuluş günü haline getiren belediye faaliyetleri devam ediyor.
‘Hizmet alan’ ve ‘hizmet veren’ diye ikiye ayrılan Kamusal alandaki yasaklar için bir hukuk uydurdular. Buna göre hizmet alan kişiler (halk) başını örtebilirmiş, ancak hizmet verenler, insanlar arasında ayrımcılık yapabilecekleri için üzerlerinde din ve inanç sembolü taşıyamazlarmış. Yüzde doksanı Müslüman olan ülkede, başını örtmeyen %10’un mağdur olmaması için(!) %90’ı mağdur etme anlayışı idi bu. (Başını örtmeyenlerin %10 kesiminin Müslüman olmadığı ve dolayısıyla ülkenin %90’ı Müslüman olduğu kabul edildiği için böyle yazdım. Yoksa baş örtüsünün müslim, gayri müslim olmakla tabii ki birebir ilgisi yok.)
Hastanede doktor, hemşire, laborant olanlar başını açmak zorunda, hastalar isterse kapatabilirler(imiş). Bu mantık doğru olsaydı hizmet alan talebelere uygulanmaması gerekirdi.
Bu arada yeni yumurtalar yumurtladılar. Buna göre lise öğrencileri (daha çok imam hatip öğrencileri) “çocuk” imiş daha. Başlarını kendi iradeleri ile örtmüyorlar imiş. Örtü zaten bir siyasi partinin sembolü imiş. Bazı öğrenciler başlarını örtmek karşılığında para alıyorlar imiş.
Kendilerinin bile inanmadığı sözleri fikir, akademik bakış, hukuki argüman olarak söylemekten çekinmedi siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, askeriyeden birtakım kimseler.
Kahve dövücüsünün hık deyicisi bazı İlahiyatçılar da İslam’da baş örtüsünün olmadığını söyledi.
Bundan sonraki sözümüz: İmam Hatiplerdeki kız talebelere baskı yapılıyor, başları zoraki örttürüyor, bazı paralılar çocuklara para ile baş örtüsü taktırıyor diyenlere...
Günümüzde İmam Hatiplerde bütün kızlar artık başlarını örtmüyor.
İmam Hatip Liselerinde meslek dersi öğretmeni içinde başlarını örtmeyen bayan öğretmenler var.
Acaba para vererek başları örttüren zenginlere ne oldu?
Baş örtüsünü siyasi simge olarak kullanan partiler nereye gitti? (Böyle bir gerekçe ile baş örtüsüne karşı çıkan CHP, seçime giderken bol bol baş örtülü hatta çarşaflı kadınlarla basın toplantısı düzenledi.)
Baskıcı anne-babalar nerede?
Burada kayda geçiriyorum.
Herkesin başını zorla örtecekler dedikleri Ak Parti iktidarı dönemindeyiz.
İmam Hatip ve Proje İmam Hatipte kız öğrencilerin kayda değer bir miktarı başlarını örtmüyor. Bu okulların mezun ettikleri/edecekleri bu öğrencileri, çok geçmeyecek önümüzdeki yıllarda basında, kamuda ve bol miktarda göreceğiz. “Biz İmam Hatip Lisesi’nde böyle okuduk, böyle mezun olduk. Biz de İmam Hatipliyiz” diyecekler. İlahiyat fakülteleri ne durumda bilmiyorum, ancak oralarda da benzer örnekler vardır. Bundan sonra İlahiyat Fakülteleri, İmam Hatiplerden gelecek başını örtmeyen bu kız öğrencilere hazır olmalıdır.
Bu öğrencilerimiz tabii ki Müslümandırlar.
Tabii ki İmam Hatiplidirler.
Fakat önceden öngörülmemiş sonuçturlar.
Bunları Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Önder başta olmak üzere İmam Hatip Liseleri ile yakından ilgilenen kurum ve kişilerin dikkatini sunup geçiyorum.
Önümüzdeki yıllarda din, Müslümanlık bu yeni yüzler, yeni jenerasyon üzerinden tartışılacaktır.
Kılık kıyafet serbestisi kazanan kadınlar için bundan böyle başların niçin açtığını değil İmam Hatiplerin niçin örtmediklerini tartışacağız büyük ihtimalle. Yola çıkarken zikrettiğimiz tarih aralıklarında varılmak istenen yerin burası olup olmadığı tartışılacaktır. Yeni dönem Müslümanları en azından kadınların görünüşü bakımından çeşitlilikle karşılaşacaklar ve bu çeşitliğe ne diyecekler bilmiyoruz. Öyle sanıyorum ki bundan böyle önümüzdeki yıllarda baş örtüsü sorunu laiklerle Müslümanlar arasında değil; Müslümanlarla Müslümanlar arasında tartışılacaktır.
Bizi böyle düşünmeye sevk eden şey de çevrenizdeki İmam Hatiplerde gördüğümüz başı açık öğrencilerimizdir. 2022-23 eğitim öğretim yıl dönümünde her gün yolum bir İmam Hatip’ten geçtiği için yakından gördüm, biliyorum. Bahçesinde baş örtüsü takmamış onlarca kız öğrenci gördüm her gün. Bu öğrencilerden mezun olanlar da var.
Bu yeni İmam Hatiplilere bakarak, bundan 20 sene önce baş örtüsü mücadelesi buralarda mı yaşandı dedim.
Ne yapılması gerektiği sorusuna dair bir cevabım var tabii ki. Ancak zayi olmasın diye yazmayacağım.
Ancak Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz gibi İlahiyatçıların bulundukları noktaya doğru gidiyoruz, bunu da kayda geçiriyorum.
Şimdilik bu kadar yeter.