Kötülük yapmak isteyen insanı ne engelleyebilir? Hukuk mu? Hukuk dediğiniz şey kapınızı kapattığınızda biter. Hukuk dışarıda siz içeride kalırsınız. Kendi dükkanının içindeyken gönlünde Allah korkusu olmayan bir tamirci kendisine emanet ettiğiniz aracınızdan/ telefonunuzdan parça sökebilir, yerine idare edecek bir parça takıp üzerine sizden para da alabilir.

Önemli makamlarda olan bir başkası odasının kapısını kapattığında rüşvet alabilir. Kimsenin ruhu bile duymaz!

Bir doktor kendine ayrılmış alanda mesleğini kötüye kullanabilir.

Aynı şekilde bir erkek/ kadın evinde ehline çeşitli eziyetler edebilir. Evdekilerin çığlıkları sokağa taşmadıkça hukuk orada olanları bilemez, duyamaz.

Toplumları kontrol altına almanın yegâne yolu olarak empoze edilen hukuk, -herkesin başına olan biteni haber veren bir bekçi dikemiyorsanız- işte bu durumlarda ve benzerlerinde aciz kalır. Peki böyle ahlaksızlıkların, merhametsizliklerin önüne ne geçebilir? Evet, ancak insanların kalplerini imanla, Allah korkusuyla doldurmak tüm kötülüklerin önüne geçebilir.

Allah korkusu, Allah'a saygı; en karanlık, en izbe, en kuytu köşelerde kendinizle baş başa kaldığınızda dahi kötülük yapmaktan sizi alıkoyar.

İhmal ettiğimiz, önemsemediğimiz iman eğitiminin gücünü görebiliyor musunuz?

Ne yapıp edip Allah'tan korkan, Allah'a saygı duyan gönüllerin sayısını artırmamız gerekiyor. Çünkü Allah'tan korkmayanı hiçbir hukuk sistemi durduramaz!

Ne güzel söylemiş Nev'î:

"Kim ki korkmaz Hakk'tan, andan korkar erbâb-ı ukûl,

Her ne isterse yapar Hakk'tan hirasan olmayan."

-Kim ki Hak’tan korkmaz, akıl sahibi insanlar ondan korkar,

Çünkü Hak’tan korkmayan her türlü fenalığı yapar...

Rivayet sahih ama üslubun sahih değil

Sosyal medyada, sahihin, zayıfın kelime anlamlarını bile bilmeyen insanların bulunduğu bir mecrada, tartışmalı konularla ilgili olan bir rivayeti sırf sahih diye olduğu gibi paylaşmak hadisi/ sünneti savunmak değil, bilakis bunlara zulmetmektir, zarar vermektir.

İlim bu değil, âlimlik bu değil. Hangi âlim dinle mesafesi olan ya da bu konuların cahili olan kişileri bu şekilde kışkırtmıştır, tartışmalı meseleleri insanları şoklarcasına olur olmaz yerlerde çarşaf çarşaf açmıştır, bunu yaparken sahih rivayetleri de emeline alet etmiştir söyler misiniz?

Bunun tebliğle, hakkı, hakikati savunmakla da bir ilgisi yok. Burada görmediğimiz, tanımadığımız insanlarla tartışarak bir adım dahi yol alamayız dostlar. İnsanların güzel örnek görmeye çok ihtiyaç duydukları şu zamanda yapabilen örnek olsun. Müşârun bi'l benân olsun. İnsanlar "İşte bu adam Müslümansa ben de Müslümanım" desin. Gerisi lâf-ı güzâf.

Sahih hadis gösterince her meselenin vuzuha kavuşacağını zanneden kişilerin bu tutumları maalesef büyük oranda kendi dünyalarında yaşayıp dışarıdaki dünyadan bihaber kalmalarından kaynaklanıyor. Oysaki her doğrunun her yerde söylenemeyeceği gibi her sahih rivayet de her yerde paylaşılmamalı. Paylaşılacaksa da konunun siyâkı, sibâkı iyice anlatılmalı ve böylece muhatabın gönül dünyası aktarılacak olanlara hazırlanmalı. Yoksa "Bak bu konuda sahih hadis var, hala nasıl inanmazsın!" şeklindeki sert çıkışlar muhatabı ister istemez savunmaya geçirir, buna ilaveten dini yanlış algılamaya iter. Hatta bu katı söylem zamanla insanları hadise, peygambere ve nihayet dinin kendisine düşman eder.

Toparlayacak olursak konuları insanlara uzun uzun anlatarak zihinlerine yerleştirmenin zorluğuna katlanamadığı için tek bir sahih rivayetle her şeyi halletmek isteyen, fakat böyle yaparak yüz tane sahih rivayetle bile sonlandırılamayacak daha büyük tartışmalara yol açan kolaycılara şunu söyleyebiliriz:

"Rivayet sahih ama üslubun sahih değil."