"Eğri ağacın doğru gölgesi olmaz"
Çocuklarımız maddî manevî bizim özelliklerimizi taşıdıkları, belli bir yaşa kadar bizi taklit ettikleri için bizim gölgelerimiz gibidir. Gölgenin şekli de sahibinin şekline göredir. Bu noktada büyüklerin "eğri ağacın doğru gölgesi olmaz" demeleri çok büyük anlam kazanıyor. Bu şu demek: Ne kadar konuşursanız, anlatırsanız anlatın; siz ne iseniz sizin gölgeniz, yansımanız olan çocuğunuz da en fazla o olacaktır. Bunun bilincinde olan bir annenin/ babanın yanlış davranışlar sergilememesi gereklidir.
Mesela elinde dumanı tüten bir sigarayla oğluna, "Bunu sakın içme, kötü bir şey bu" diye nasihat eden bir babanın sözü çocuk üzerinde çok tesirli olmaz. Ya da "Benim işlerim çok ama sen namazlarını hep kıl" diyen fakat namazlarda problemi olan bir annenin çocuğu da namazla aynı problemi yaşayacaktır. Çocuğa "sakın yalan söyleme" deyip ilk fırsatta yalan söylemek, "Küfürlü konuşma" deyip ilk gerginlik anında küfürlü konuşmak da böyledir.
Öyleyse gölgelerimizin doğru olması için önce kendimizi doğrultmamız gerektiğini unutmayalım. Gölgenin sahibini düzeltmek yerine gölgeyi düzeltmeye çalışmak beyhûde bir çabadır. Bunun için de söylediklerimizle yaşadıklarımız birbiriyle uyuşmalı. Zira bunun aksi büyük günahtır.
"Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır." (Sâf 61/ 2-3)
Kiminin bahçesine bahar gelmiyor, kiminin bir bahçesi bile yok
Türlü türlü dertlerimiz var. Öyle ki onları düşünmekten elimizdeki nimetlerin kıymetini bir türlü bilemiyoruz. Uzaktaki dostu özlemekten yanımızdakinin yüzüne bakamıyoruz, bir ev sahibi olmaya çalışırken kirada oturmanın da büyük bir nimet olduğunu unutuyoruz, çocuğumuz o liseye giremediğinde kızarken aslında sağlıklı, dokunabildiğimiz, anlaşabildiğimiz, kötü alışkanlıklardan uzak bir çocuğumuz olduğunu ve bunun çoklarına nasip olmadığını kaçırıyoruz. Tıpkı yazı beklerken baharda açan çiçekleri temaşâ etmeyi kaçırdığımız gibi, tıpkı artık bir arabaya binmeyi arzularken kimseden yardım almadan, düzgünce yürüyebilmenin ne kadar büyük bir imkân olduğunu kaçırdığımız gibi.
Yani uzun lafın kısası kiminin bahçesine bahar gelmiyor, kiminin bir bahçesi yok. Evet, baharı bekleyelim ama bu dünyada bahar gelse bile açacak bir bahçesi olmayanların bulunduğunu da aklımızdan çıkarmadan bekleyelim. Daha fazlası için çalışırken zaten pek çok nimete mâlik olduğumuzu ve bunlardan dolayı oluşan şükür sorumluluğumuzu zihnimizin bir köşesine yerleştirelim. Böylece daima gayretimize şükrümüz eşlik etsin.
"Şüphesiz biz insana doğru yolu gösterdik. Artık o isterse şükreden olur, isterse de nankör." (İnsân 76/3)