Ülkemizde üzerinde çok fazla şeyin yazılıp söylendiği bir eğitim kurumudur imam hatip liseleri… Kimileri kırmızı görmüş İspanyol boğası gibi saldırdılar. Kuruluşuna müsaade edenlerin muhtemel art niyetleri sebebiyle “hatap” (odun) yakıştırmalarını yapanlar, bunca geçen zamana ve ürünlerine rağmen değişemediler. Kimi ordan mezunların arkasında namaz bile kalmadı. Hâlâ da kılmayanlar var. Kimi tutup göklere çıkardı. Öveyim derken zora soktu. Bir dönem “ön bahçe, arka bahçe” tartışmasına kurban gitti.
“Ölü yıkamak için eleman olacaksın!” diye gençleri soğutma çabasına girenlerin niyeti, elbette çok da gizli değildi. Ama daha ölmeden önce kurtuluş için sarıldılar. Onun varlığına dayanamayan kimilerinin, askerde levazım ve kantinler için özellikle imam hatip mezunu aradıkları bilinen bir gerçektir. Hem varlığına tahammül edememek, hem de onun dürüstlüğünden medet ummak… Bizim topraklara has olsa gerek.
Bu günlerde “İmam hatipler ve ilahiyatlar kime asker yetiştirir?” diye bir tartışma başlamış. Aslında bunu görmek için çok uzaklara gitmek gerekmiyor. Dün namazlarını bile gizlice kılanlar, cuma namazına gidebilmek için zorluk çekenler, hanımının- kızının kıyafeti konusunda yasal dertleri olanlar… Bu farkı kolayca görebilmeli aslında… Bugün kıyafet konusunda başka dertleri yaşıyorsak, bunun vebalini herkes kendi dünya bakışında ve lokmasında aramalı.
Afrika’ya can simidi
Afrika, birçok dinin ve değişken kültürlerin merkezi. Bu bölgede, resmi sömürge ideolojisinin okulları var. Buraya evlatlarını veren Müslümanların çocukları çoğunlukla kaybolmuş. Ciddi bir dini ve kültürel erozyona neden olmuş okullar… Buna karşılık Müslüman halk, “Franko Arap” denilen dini medreseleri ihdas etmiş. Ama bunun da devlet katında bir değeri olmamış. Halkın yüzde altmış beşinin Müslüman olduğu Burkina Faso yönetiminde Müslümanların ağırlığı, yüzde bir bile yok mesela...
Bizim topraklarda denenmiş ve gerçekten verim alınmış bir proje olan imam hatip modeli okullar, bu ülkeler için bir can simidi olmuş. Bugün imam hatip modeli bir eğitimin uygulandığı Lise Medine’nin açılışından sonra on kadar okul bu şekilde eğitim vermeye başlamış. Geçen yıl sadece 70 öğrencinin alınacağı okul için dört yüz öğrenci müracaat etti.
“Genç yaşlarımda olsaydım bu lisede öğrenci olurdum”
Bu konunun bu topraklardaki yansımasını görmek için dünyanın farklı ülkelerini de görmüş münevver bir Müslüman Dr. Koti’nin değerlendirmelerinden bir bölümü size sunayım:
Ben, Franko-Arap denilen eski usul medresede okudum. Sonra Fransız lisesine devam ettim. Yıllar sürdü. Yurt dışına gittim, doktoramı bitirdim ve döndüm. Ama bugün ülkemde aynı şekilde hem medreseyi, hem de Fransız okulunu okuyacak çalışkan öğrenci bulma zor. Bana “Sen Arapça üzerine doktora yaptın. Neden bir lisede çalışıyorsun da bir Arapça medresesinde çalışmıyorsun?” diye sordular. Hem de sorarken gülerek… Ben de onlara aynı şekilde gülerek cevap verdim:
“Sizin sorunuzu cevabını siz de biliyorsunuz. Çünkü bu ülkede sadece Arapça eğitim veren medreselerden mezun olmak, ümmetin evlatlarını bir yere getirmiyor. Ülkemdeki %60 civarında olan Müslümanların hayatını ve sosyal konumunu değiştirmiyor. Ben bugün Türklerin kurduğu ve kendi ülkelerinde yıllardır tecrübe edip başarısını kanıtladıkları bir lisede çalışıyorum. Onlar, dinlerini öğrenerek mezun olacaklar ve ülkemde söz sahibi olacaklar…”
Okuldaki öğrencilerim; “Genç yaşta olsanız ne yapardınız?” diye sordular. Onlara da “Bu lisede öğrenci olurdum.” dedim. Şimdi geldiğim yolu daha kısa yürüyerek ulaşacağım çünkü…”
Görmek lazım…
Bu model, içinde yaşadığım Burkina Faso ve bildiğim ve tanıdığım kadarıyla Afrika ve hatta diğer Müslüman diyarları için bir örnek olmuştur. Bunun değerini bilmek için içeriden bakmaya gerek yok.
Elbette hiç bir kul yapısı sistem ve program mükemmel olamaz. Bazen en iyisini bulduk deriz. Ama bu, daha iyisini buluncaya kadar en iyisidir. Müfredat yenilenmeli. İçerik düzenlenmeli. İdari yapı ve eğitim kadrosu iyi yetişmeli... Lakin bunlar için yapılacak eleştirilerde terör örgütünün ziraat alanıymış gibi bir yaklaşım, haklı beklentilerin ötesine geçer.
Hele, “En iyi İslam anlayışını biz bulduk. Bundan gayrisi yoktur…” tarzı bir yaklaşım ümmete çok da hayır getirmeyecek. Öğrencilerimizden namaz kılmayanlar varsa, bunun suçu okutulan kitap veya konularda değil, onu yetiştiren anne – baba başta olmak üzere hepimizdedir. Sorumluluğun sınırını bilmek lazım.
Biz, fidanlarımızı da seviyoruz, ormanlarımızı da…
Haşim Akın