1937 yılında Halep’te doğan Nurettin Itır, 1954 yılında Halep’te Hüsreviye Medresesi’ni bitirmiştir. Daha sonra Kahire’ye giderek Mısır’da el-Ezher’e devam etmiş ve 1958 yılında buradan diplomasını almıştır. O sıralarda Ezher’de kitap muhakkiki ve tahşiyeci olarak bilinen Muhammed Muhittin Abdulhamid’den dersler almış; tefsir ve hadis bölümünde doktora yapmıştır. Hadis âlimi İmam Tirmizi’nin yöntemi ile İmam Buhari ile İmam Müslim’in hadis yöntemlerini karşılaştırdığı çalışması ile âlimlik payesi almıştır.
Nurettin Itır; muhaddisler kervanının önemli isimlerinden biri idi. Hadis ilimlerinde yenileyici bir çığır açmıştı. İbn-i Hacer’den sonra böyle bir çığır açan ilk ve tek muhaddis Nurettin Itr idi. Nurettin Itr, hadis ve hadis ilimlerine dair dirayet alanında bir yenileme gerçekleştirmiş ve bu alanda İbni Hacer’den devraldığı bayrağı, durgun suları hareketlendirerek devam ettirmiştir. Kendisi sufi muhaddis geleneğine mensuptur. Yetişmesinde en fazla pay sahibi olan Muhammed Necip Siraceddin, sufi muhaddis ekolünden gelmekte idi.
Nurettin Itır, babacan ve müşfik bir insan olarak anılıyor ve tanınıyordu. Talebeleriyle hâl hatır sormanın ötesinde ilgilenir, onları yetkin hocalardan ders almaya teşvik eder ve salihler zümresine olmalarını kendilerine telkin ederdi. Hocayı tanıyan ve gören herkes onun, dürüst ve salih bir zât olduğunu hissederdi. Talebelerini oğul olarak görür, her türlü ihtiyaçlarını gizli ve açıktan karşılamaya çalışırdı. Onun önemli bir yönü şefkatli olması ise diğeri de şan ve şöhretten kaçınmasıdır. Ve başka tavırları da vardı. Mevcut sıkıntılara rağmen Şam’da kalmayı, öğrencilerine ders vermeyi sürdürdü. Zulmeden otoriteye tek kelime ile katılmadı, onları desteklemedi. Rabbi’ne kavuşuncaya kadar kendisini korudu.
50 kadar eser kaleme alan Nurettin Itr’ın eserlerinin en önemlileri arasında “Kur’an-ı Kerim ve Edebi Çalışmalar” kitabı yer almaktadır. Hadis alanında kendisine şöhret getiren asıl çalışmasını hadis kritiği konusunda yapmıştır. “Hadis İlimlerinde Kritik Yöntem” adlı çalışmasıyla hadis ilimlerine parçalı olmaktan öte toplu bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Bu çalışma kendisini Hadis konusunda bir otorite hâline getirmiştir. Eserlerinde açık bir üslup kullanıyor ve kapalılığa yer bırakmıyordu.
Buluğu’l Meram Şerhi, Nurettin Itr’ın en önemli eserlerindendir. Buluğu’l Meram; Allah Teâlâ'nın, müellifine ve telifine bereket lutfettiği kitaplardan biridir. Gerek hadis ilmi ve gerekse fıkıh ilmi için vazgeçilemez kaynaklardan biridir. Ezberlenerek, ders kitabı şeklinde okunarak tedavülde kalmıştır. Müellifi; İbni Hacer'in hadis seçimindeki isabeti ve onun hadis ilmindeki dirayeti kitap üzerindeki güvenilirliği artırmaktadır. Tam adı Bulûġu’l-Merâm Min Edilleti’l-aḥkâm’dır. Eserin telifinde, özellikle ibadet, hukuk ve muamele konularına dair sahih hadislerin toplanması ve kolayca ezberlenebilecek bir mektep kitabı hacminde olması göz önünde bulundurulmuştur. Müellif, 828’de (1425) tamamladığı eserini, talebesi Sehâvî’nin söylediğine göre, o sıralarda henüz on üç yaşında olan oğlu Ebü’l-Meâlî Bedreddin Muhammed’in ezberlemesi için kaleme almıştır. Eser; “tahâret, salât, cenâiz, zekât, sıyâm, hac, büyü, nikâh, talâk, ric‘at, hudûd, cihad, et‘ime, eymân ve’n-nüzûr, kazâ, ıtk, câmi” gibi ana başlıkları ihtiva etmekte, bu son bölümde edep ve ahlâka dair hadisler bulunmaktadır. Tamamı on yedi kitâb, doksan altı bab olan eserde 1356 hadis vardır. Kitabın çeşitli baskılarında, naşirlerin bazı rivayet farklarını ayrı bir hadis olarak değerlendirmeleri sebebiyle, bu sayı 1373, 1400, 1477 ve 1596’ya kadar ulaşmaktadır. Hadislerin başında sadece ashaptan olan raviler verilmekte, sonunda da hangi kaynaklarda yer aldığı gösterilmektedir.
Tahlil Yayınları’ndan yayınlanan Buluğu’l Meram Şerhi için M. Emin Saraç Hocaefendi aşağıdaki şekilde bir takdim kaleme almıştır:
“Elinizdeki tercümenin aslı Nureddin Itr kardeşimize aittir. Nureddin Hocaefendi ile yarım asrı geçen kadim ve samimi bir dostluğumuz vardır. Ezher’de talebe olduğumuz yıllarda ağırbaşlı, vakur, ciddi ve ihlaslı hâlleriyle dikkatimi çekmiş ve tanışmıştık. Daha sonra bilâhare öğrendiğime göre ondaki bu güzel hâller meğer nesl-i pâk-i Resul'den gelişinden, Hüseynî oluşundan imiş. Ezher'deki derslerin yanında, muhterem hocamız Şeyh Abdulvehhab Buhayrî merhumun evinde yapılan Buharî-i Şerif derslerine de beraberce katılırdık.
Marifet iltifata tâbidir. Bu hocamız Suriye gibi ilme ve ulemaya iltifatın henüz kaybolmadığı feyizli ve bereketli bir ilim muhitinde bulunmakta, ahval ve akvaliyle, ilim ve irfanıyla, ihlas ve takvasıyla, irşad, tebliğ, tedris ve tâlimine devam etmektedir. Gerek üniversitelerde gerekse camilerde verdiği derslerle, ardından hayır dualarla kendisini yâd edecek talebeler yetiştirmektedir. Bu faaliyetlerinin yanında teliflerle de meşgul olmakta, kendisine sadaka-i cariye olacak ve ümmetin istifade edeceği kıymetli eserler bırakmaktadır. Allah uzun ömürler versin. Elinizdeki eser de onlardan biridir.
Bu kitap bir şerhtir. Bunun aslı meşhur hadis hafızı İbn-i Hacer el-Askalânî'ye ait "Bulûğu'l Merâm" adlı hadis kitabıdır. Bu kitap, son kısmındaki âdâb ve dua hadisleri istisna edilirse tamamı ahkâm hadislerden oluşmaktadır. Kitap bu bapta ferîd, muhtasar ve müfid olduğu için Ezher'de ders kitabı olarak okutulagelmiştir.
Ahmet Davutoğlu Hoca’nın tespitine göre Bulûğul Merâm'a ilk şerh Şerafeddîn el-Mağribî tarafından yapılmıştır. Bunun çok geniş olduğunu düşünen San'ânî, kısaltarak ve bazı ilaveler yaparak yeniden tanzim etmiş ve Sübülü's-Selam adını vermiştir. Sübülü's-Selam'da ehl-i Sünnet ulemasınca muteber olmayan bazı görüşlerin yer aldığını gören Nur'ul Hasan da bunları çıkararak yeniden kaleme almıştır. Ahmet Davutoğlu Hocaefendi’nin "Selamet Yolları" adıyla yaptığı Bulûğul Merâm şerhi ise isim benzerliğinden dolayı Sübülu s-Selam'ın tercümesi zannedilse de yeni bir teliftir. Nitekim kendisi, ‘Sübülu s-Selam'dan azamî derecede istifade etmeme rağmen eser yine de tercüme değil, âcizane kendi telifim oldu.’ diyerek buna açıklık getirmiştir. Bulûğu'l Merâm'ın en son şerhi ise Nureddin Itr dostumuzun İ'lâm'ül Enam adıyla yaptığı, Türkçe tercümesi bulunan kıymetli kitaptır.
Telifle iştigal edenlerin daha önce aynı bapta kaleme alınmış ilmî eserleri görmeleri, istifade etmeleri, daha da önemlisi önceki eserlerin eksik bıraktığını düşündüğü tarafları ikmal ve itmam etmeleri esastır. Nureddin Itr üstadımızın da bu yolu takip ettikten sonra eserini daha mükemmel tanzim ve terkip etmiş olduğunda şüphemiz yoktur. Bu yüzden bu kitabın tercüme edilerek dilimize kazandırılmasının ve Müslümanların istifadesine sunulmasının hayırlı bir hizmet olduğunu cân-ı gönülden ifade ederken okuyucuların Ahmet Davutoğlu Hoca’nın şerhinden de müstağni kalamayacaklarını da ifade etmek isterim.
Kadın-erkek hepimiz, dinimizin hükümlerini bilmeliyiz. Bilen insan bastığı yeri görerek yürüyen gibidir. Kendinden emindir. Bilmeyen de âmâ gibidir. Endişeli ve tedirgindir. Elbette. Çünkü bilenle bilmeyen bir olmadığı gibi görenle görmeyen de bir olmaz. Bilen; kendini hatalardan ve haramlardan korur, bilmeyen de her an hataya ve şeytanın aldatmalarına maruzdur.
Bir zamanlar camilerde imamlarımız, vaizlerimiz ve kürsü hocalarımız derslerinde kitap takip ederler ve yeri geldikçe ibadetten ahlâka, muamelattan hadlere hepsini anlatırlar ve cemaatlerini yetiştirirlerdi. Şimdi maalesef bunlardan mahrumuz. Bundan dolayıdır ki Allah'ın hükümlerine teslimiyet, haramlardan korkma, hakka-hukuka riayet günden güne zayıflıyor. Mesela pek çok ailede, miras taksiminde artık Allah (c.c.)'ın taksimine rıza gösterilmiyor. Çünkü onlar bu hükümlerin ‘Allah'tan gelen birer farz’ olduğundan, miras ayetlerinin sonunda gelen: ‘İşte bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'a ve Resulü ne itaat ederse Allah, onu zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada devamlı kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve Resulü'ne isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu içinde devamlı kalacağı bir ateşe sokar. Ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.’ fermanından habersizdir.
Her Müslüman'ın dinimizin hükümlerini bilmesi elbette elzemdir. Ama bundan da önemlisi Allah ve Resulü'nden gelene ihlas ve samimiyetle teslim olması, kendisine başka çıkış veya kaçış yolları aramamasıdır. Cenab-ı Hak teslimiyette taksiri olanlar hakkında şöyle buyuruyor: ‘Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman iman etmiş bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulü’ne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.’ "Hayır, Rabb'ine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıkta seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümde içlerinde hiçbir sıkıntı olmaksızın tam manasıyla onu kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.’
İşte bu ilmî ve amelî noksanlarımızın telâfisi için bilen ve bilmeyen herkesin üzerine düşeni yapması dinî bir vecibedir.”
Aynı eserde kendisini Kur'an ve Kur'an ilimlerinin, hadis ve hadis ilimlerinin hizmetkârı olarak tanımlayan Nurettin Itr’ın kaleme aldığı takdim yazısına da önemine binaen yer veriyoruz:
“Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İslâm dinini bizim için tamama erdiren Allah'a hamd olsun. Allah, insanların en hayırlısı olan, Kur’an ile kendisini bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdiği ve Kur'an'ı ayrıntısıyla açıklamak ve yorumlamak üzere Sünnet'i verdiği efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.) onun âline, ashabına ve iyilikle onlara uyanlara çokça salât ve selam eylesin!
Şüphesiz ki sözlerin en hayırlısı, Allah'ın Kitabı ve yolların en hayırlısı Hz. Muhammed'in (s.a.) yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlarıdır. Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık cehennemdedir.
Kuşkusuz Müslüman'ın hadis-i şeriflere, onları anlamaya, onlar hakkında derin bilgi sahibi olmaya ve onlarla nasıl amel edileceğini öğrenmeye özen göstermesi gerekir. Ahkâm hadislerini öğrenmek son derece ince bir konudur. Çünkü bu öğrenme; hadis ıstılahları kurallarını ve tenkit metodu usullerini kullanarak hadisin senet ve metin, kabul ve ret yönünden derinlemesine incelenmesini gerektirir. Hadisin râvileri, senedi ve metni incelenerek sahih, hasen veya zayıf olup olmadığı ortaya çıkartılır. Sonra hadis âlimlerinin bu hususta kullanmış oldukları yöntemleri, hadisleri tenkid ederken ve haklarında hüküm verirken kullandıkları kuralları bilmek, sonra da kelimeler, cümleler, lügat, irâb ve üslup açısından hadis metnini anlamaya özen göstermek lazımdır. Bundan sonra da hadislerin, hükümlere hangi yönlerden delalet ettiğini ortaya çıkarmak gerekir ki bu, söz konusu tüm araştırmaların en yüce amacıdır. Bu amaç da Hz. Peygamber’in Sünneti'yle amel etmeye vesiledir ki bu en şerefli makamdır.
İmam, hafız, şeyhülİslâm Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî'nin Bulûğu’l-Meram Min Edilleti'l-Ahkâm adlı eseri, hacim olarak bu bapta telif edilen kitapların en özlüsü ve en faydalı olanıdır. İbn-i Hacer hazretleri, onu ezberleyenin akranı arasında sivrilip temayüz etmesi, öğrenmeye yeni başlamış olanın yardım alması ve öğrenmede ileri seviyede olan isteklinin de feragat edemeyeceği bir kitap olması için eserini kapsamlı bir şekilde kaleme aldı. Böylece kitaptaki hadislerin ezberlenmesi ve her akıl sahibinin hem hadis hem de fıkıh yönünden onu çalışıp mütalaa etmeye özen göstermesi, bu kitabın şanına layık oldu. Böylelikle kitaba yapılan şerhler çoğaldı, öğrenciler ve âlimlerden oluşan araştırmacıların himmet ve gayretleri ona yöneldi.
Allâme Muhammed b. İsmail el-Emîr es-San'ânî'nin (v. 1182 h.) telif etmiş olduğu Sübülü's-Selam Şerh-u Bulûğu'l-Merâm adlı eseri, ilim talipleri arasında meşhur oldu. San’anî bu eserini, Kadı Huseyn b. Muhammed el-Magribî için el-Bedru't-Temâm Şerhu Bulûğu'l- Merâm adlı kitabının bir özeti olarak hazırlamıştır. Çünkü Sübülü's-Selam, Ezher Üniversitesi’nin son olarak hazırlamış olduğu müfredat programlarında öğrenciler için tayin edilmiş olan bir eserdir. Bu hususa ek olarak, söz konusu eser Ezher dışındaki fakültelerin müfredat programlarında da hadis öğrenimi için tahsis edilmiştir. Çünkü müfredat programlarını hazırlayanlar, ahkâm hadisleri öğretimi için müfredat programı yaptıkları zaman özet olarak hazırlanmış, kolay anlaşılan bir kitaba ihtiyaç duydular ve Sübülü's-Selam, bu amaca diğerlerinden daha yakın görüldü. Fakat Sübülü's-Selam kitabını okuyup irdeleyen kişi onun kendisinden amaçlanan şeyi gerçekleştirmede tam olarak yeterli olmadığını kesin bir şekilde anlar. Çünkü eserde, rivayet ve dirayet olarak hadis sahasına ilişkin teknik bilgiler ihmal edilmiş, hadisi delalet ettiği manaya uygun olarak anlamada gerekli olan, hadisin delaleti ve manaları konusunda fakihlerin ortaya koyduğu görüşlere dair nakiller tam olarak ve titizlikle incelenmemiş, eksik kalmıştır.
Medine'de hadis dersi vermeye başlar başlamaz hemen bazı seçilmiş hadisleri öğreten kitaplar hazırladık. Bu kitaplar üniversite tarafından basıldı ve öğrencilerin sıkça kullandığı kitaplar hâline geldi. Söz konusu kitapları değişik üniversiteler ve çevrelerdeki önde gelen akıl sahibi âlimlere de arz ettik ve söz konusu faziletli dostlar tarafından övgüye mazhar oldu. Hamd ve minnet Allah'a aittir. Yüce Allah'tan bu amelin kabulünü ve nimetini tamama erdirmesini niyaz ederim.
Söz konusu eserlerin faydasının yaygınlaştırılmasına ihtiyaç olduğu için Bulûğu’l-Meram kitabının tümünün, hazırlamış olduğumuz söz konusu kitapların metoduna uygun olarak şerh edilmesi yönündeki istekler iyice arttı. Çünkü insanlar arasında, doğru yoldan sapmış ve yazarlarının kendi anlayışlarının kabule şayan ve doğru olduğu zannından başka bir delile dayanmadıkları, içinde birçok bozuk ve zayıf anlayışın bulunduğu görüşlerini zorla insanlara kabul ettirmeye çalıştıkları birçok kitap yaygınlaşmış durumdadır.
Bu kitapları yazanlar işi o kadar ileriye götürdüler ki Müslümanlar'ın birliğini bozdular, insanların en hayırlısı olan Hz. Muhammed(s.a.v.)’in getirdiği şeriatın geniş ve esnek hükümleri hususunda insanlara sınırlar koyup onları daralttılar. Onlar aklı kullanma kapısını kapattılar, kendileriyle aynı görüşte olmayan herkesi, “bidatçi” olarak nitelediler ve Sünnet'ten başka şeylere uydular. Kendilerinin bir delili varsa ehl-i Sünnet imamlarının birçok delili olduğunu ve insanlardan biri onların görüşlerini kabul etse bile ehl-i Sünnet imamlarının bütün ümmetin görüş birliğine mazhar olduğunu bilmediler veya bilmez göründüler.
İşte bütün bu sebeplerden dolayı bugün ihtiyacı karşılayacak ve amaca ulaşmada yolu kolaylaştıracak şekilde Bulûğu’l-Meram şerhini tamamlamak için gayretle işe başladık. Okuyucunun eski ve yeniden birlikte faydalanması için hadislerin eski şerhlerine dair kaynaklan vermeye çalıştık. İmamların yaptıkları delilli ispatlara ve bunları Sünnet'ten nasıl çıkardıklarına dair bilgileri vermeye özen gösterdik ki böylece okuyucuların ufukları genişlesin ve Müslümanlar tanışıp kaynaşsınlar. Ayrıca bu şerhe, başkasında bulunmayan ve ümmete daha fazla yarar sağlayan bazı notlar ve benzersiz bilgiler koyduk.
Allah'ım! Yaptığımız bu şerhi; peygamberlerin efendisi olan Hz. Muhammed'in (s.a.) Sünnet’ni anlamada Müslümanlar’a faydalı ve ona uymada yardımcı eyle! Bu kitabı katında kabule şâyân eyle! Şüphesiz ki sen kendisinden bir şey umulanların en hayırlısısın!”
Nurettin Itr, 1967 yılından itibaren Şam’da ikamet etmiş ve akademide hadis okutmuştur. Şam’ın son muhaddisi Nurettin Itr, 23 Eylül 2020 yılında ve 83 yaşında Şam’da hakka yürüdü.
Dipnot:
1 Selamet Yolları, l/H Nisa, 11
[2]-Ahzab, 36
[3]Nisa, 65