Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olan Balkanlar, Türkiye’nin (öncesini de dikkate aldığımızda Osmanlı’nın) tarihî ve kültürel bağlarının sıkı olduğu bir coğrafyadır. Zira Balkan ülkelerinde ( Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Romanya, Bosna-Hersek, Arnavutluk) önemli miktarlarda Türk kökenli nüfus yaşamaktadır.

Türkiye, Türkiye'den ibaret değil bir de gönül coğrafyamız vardır.

Türkiye, Türkiye'den ibaret değildir. Bizim Türkiye dışında kalan Türk Dünyası coğrafyamız da var. Bu hüzünlü coğrafyanın önemli duraklarından biri de Batı Trakya'dır. Osmanlı ruhunun sindiği bu kadim topraklar her dem gözümüzde ve gönlümüzdedir.

Bir hiç uğruna kaybettiğimiz Balkanlar, içimizi yakıp kavuran bir ateştir. Adeta bir oldubittiyle elimizden çıkmıştır bu Osmanlı yurtları. Onun için bu topraklar yâdımıza düşünce hüzün kaplar yüreğimizi. Şair Serdengeçti'nin şu şiiri duygularımıza tercüman olur: “Bin yıl oldu toprağına basalı/Hayli oldu kılıçları asalı,/Bülbüllerin onun için tasalı,/Sazlar kırık, ayar tutmaz telleri,/Biz neyledik o koskoca elleri?..//Yol görünür, hakan emir verirdi,/Dalga dalga ordularım yürürdü,/Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,/Dolu dizgin aştık nice belleri,/Biz neyledik o koskoca elleri?..//Ferman çıkar, dal kılıçlar takınır,/Meydanlarda Rabbe dua okunur,/Gölgemizden bütün cihan sakınır,/Andırırdık coşkun akan selleri,/Biz neyledik o koskoca elleri?..//Kosovalar, Plevneler bizsizdir,/Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,/
Boynu bükük minareler öksüzdür,/Açmaz olmuş Kızanlığın gülleri,/Biz neyledik o koskoca elleri?..//Hâli görür, geleceği sezerdik,/Bir zamanlar ta Vistül'de gezerdik./Haritayı biz kendimiz çizerdik,/Fetheyledik deryaları, çölleri,/Biz neyledik o koskoca elleri?..”

Balkanların Türk ve dünya tarihi açısından önemi büyüktür. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olan Balkanlar, Türkiye’nin (öncesini de dikkate aldığımızda Osmanlı’nın) tarihî ve kültürel bağlarının sıkı olduğu bir coğrafyadır. Zira Balkan ülkelerinde ( Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Romanya, Bosna-Hersek, Arnavutluk) önemli miktarlarda Türk kökenli nüfus yaşamaktadır. Öte yandan Balkanlar Türkiye’nin güvenliği için de çok büyük bir önem arz etmektedir. Onun içindir ki Türkiye tarih boyunca Balkanlardaki olumlu-olumsuz bütün gelişmeleri dikkatle izlemiş, uzun vadeli düşünerek çıkarlarına uygun kararlı ve tutarlı bir duruş sergilemiştir. Türkiye’nin Balkan politikası, başta Avrupa devletleri ve ABD olmak üzere küresel güçler tarafından dikkatle takip edilmiş, ona göre karşı hamleler gerçekleştirilmiştir. Bu da Türkiye'nin Balkanlarda anahtar rolü gördüğünü gösterir.     Balkanlar bizim tarihimizde müstesna bir yere ve ehemmiyete sahiptir. Şair ve yazarlarımız Balkanları değişik açılardan ele almışlardır. Bazen Balkanların kaybedilişinin ve topraklarından göç etmek zorunda kalanların hüznü bazen de milletimizin bu topraklarda 550 yıl ayakta kalışının gururu bu şiirlerde, hikâye ve romanlarda ele alınmıştır. Özellikle Türk tarihinin en acı, en felâketli dönemlerinden biri olan Balkan Savaşlarının kaybedilişinin üzüntüsü bu edebî türlerde yaygın olarak işlenmiştir. Birbiri ardınca gelen savaşlar, yenilgiler, zulümler, soykırımlar, devletin yıkılışı, göçler, mübadele,  gurbet acıları, yoksulluklar ve büyük toprak kayıpları edebiyatla hemhâl olanları derinden etkilemiştir. 

Buram buram Osmanlı kokan Balkanlar ve gönül başkentimiz Gümülcine

Buram buram Osmanlı kokan Balkanlar bize Batı Trakya'yı ve onun başşehri Gümülcine'yi hatırlatır. Bugün sınırlarımız dışında kalsa da, Gümülcine kültürüyle, medeniyetiyle, örf ve adetleriyle yüzyılı aşkın bir zamandan beri bizim olmaya devam etmektedir. Gümülcine'ye bir kere Osmanlı-Türk mührü vurulmuştur, o bir daha silinmez.

Gümülcine ve onun yanı başındaki İskeçe, İstanbul'dan çok daha evvel Türk-İslâm yurdu olma şerefine nail olmuştur. Türk-İslâm kültürüne ait unsurlarla tezyin edilen ve Türk kokan Eski Cami ve İstanbul'un kadim sokaklarından farksız olan Gümülcine sokakları bunun canlı şahididir. Şehrin muhtelif yerlerinde elif gibi dik duran çınarlar Osmanlı yadigârıdır. Tanıdık görüntülerin ve lezzetlerin sizleri karşılayacağı Türk Çarşısı, 1885 yılında II. Abdülhamid'in fermanıyla inşa edilen Tarihî Saat Kulesi, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde görev alan bir kumandan olan Gazi Evrenos Bey’in ismini taşıyan ve Osmanlı Türk mimarisinin ilk örneklerinden biri olan Gazi Evrenos Bey İmareti, 1608 yılında inşa edilen ve ilk dönem Osmanlı mimarisine uygun olarak tasarlanan Eski Cami; tipik bir Türk şehri görünümünde olan Gümülcine'deki Türk-İslâm eserlerinin başında gelmektedir. 

Tarihten bugüne kadar Yunanlıların Batı Trakya'daki Türklere uyguladığı baskı politikasının esas gayesi, öncelikle onları doğdukları ve doydukları ata topraklarından göçe zorlamak, bunu sağlayamazlarsa da, onların birbiriyle kenetlenmesini temin eden dinî ve millî değerlerini ortadan kaldırarak Yunan değerleriyle asimile etmektir. Çünkü Yunanistan, Batı Trakya'da Türk varlığına hiçbir zaman tahammül edememiştir, bundan sonra da edemeyecektir. Bugüne kadar yapılan zulüm ve haksızlıkların altında bu tahammülsüzlük yatmaktadır. Onların yegâne amacı Batı Trakya'yı olabildiğince Türklerden arındırmaktır. 

Türklerin kökenlerini unutturmak isteyen Yunanlılar, asimilasyon politikası uyguluyorlar. Türkleri özlerinden koparıp Yunan kültürüyle yoğurmak istiyorlar. Yunanlar Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerden Gümülcine'ye Komotini, İskeçe'ye Santi, Dedeağaç'a Aleksandropolis, Sofulu'ya Soufli diyorlar. Türk isimlerini asla kullanmıyorlar.

Balkanlar deyince yürek yaralarımız kanar durur.

Balkanlar deyince yürek yaralarımız kanar durur. Çünkü o kadim coğrafyada nice bâkiyelerimiz kalmıştır. Bunların başında, istilâcı Yunanistan tarafından sürekli kaşınan bir yara hükmündeki Batı Trakya gelmektedir. Meriç Nehri ile Türkiye’den ayrılan Batı Trakya, gönül bağımızın hiçbir zaman kopmadığı bir gönül coğrafyasıdır.  Anadolu’muzdan farklı olmayan bu güzel topraklar 550 sene boyunca Osmanlı idaresinde kalmıştır. Gümülcine ve onun yanı başındaki İskeçe, İstanbul'dan çok daha evvel Türk-İslâm yurdu olma şerefine erişmiştir. Türk Çarşısı, 1885 yılında II. Abdülhamid'in fermanıyla inşa edilen Tarihî Saat Kulesi, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde görev alan bir kumandan olan Gazi Evrenos Bey’in ismini taşıyan ve Osmanlı Türk mimarisinin ilk örneklerinden biri olan Gazi Evrenos Bey İmareti, 1608 yılında inşa edilen ve ilk dönem Osmanlı mimarisine uygun olarak tasarlanan Eski Cami; tipik bir Türk şehri görünümünde olan Gümülcine'deki Türk-İslâm eserlerinin başında gelmektedir. Bu eserler Türkiye’nin gayretleriyle hâlâ yaşatılmaktadır. 

Geçtiğimiz yıllarda "Duvarsız Okullar Projesi" kapsamında bir öğretmen kimliğiyle, bugün Yunanistan sınırları içerisinde yer alan Batı Trakya’ya ve Batı Trakya’nın en büyük şehri ve başkenti olan Gümülcine’ye gitmiştim. Buradaki Türk izlerini takip etmiştim.

Türklerin yoğunlukta olduğu Batı Trakya’nın başkenti kadim şehir Gümülcine'de yedi tane cami vardır. Bu camilerin en önemlileri tarihî Eski Cami ve Yeni Cami’dir. Bu mabetler Gümülcine'nin merkezinde bulunuyor. Yeni Cami'nin bitişiğindeki Saat Kulesi II. Abdülhamit zamanında Abdülkadir Kemal Paşa tarafından 1885 yılında yapılmıştır. 

Gümülcine şehir merkezinde bulunan Eski Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönem mimarisine uygun olarak 1608 yılında inşa edilmiş, 1854 yılında ise yenilenmiştir. Camii, kırmızı kiremitli bir türbeye ve iki balkonlu bir minareye sahiptir. 1912 yılındaki Balkan Savaşı’nda zarar gören camiinin iç süslemeleri, 2002 yılında Kütahya’dan getirilen seramikler ile yeniden inşa edilmiştir. Camiinin sağ bölümündeki tarihi hayrat halen var olmakla birlikte hayratın restore edilip orijinal durumunu korumak yerine yenisi inşa edilmiştir. Hayrat bugün tamamıyla yenisinin arkasında saklı bir şekilde durmaktadır.

Yunan'ın bitmeyen ayak oyunları ve bir özgürlük savaşçısı Sadık Ahmet

Batı Trakya deyince aklımıza öncelikle ve özellikle Dr. Sadık Ahmet gelir. Batı Trakya ile onun adı adeta özdeşleşmiştir. O, baskı ve yıldırmalara sahne olan bu coğrafyadaki Türk azınlığın en büyük hamisi olmuştur. Doktorluk mesleğinden daha çok, Batı Trakya Türklerinin dertleriyle ilgilenmiş, bir ömür boyunca çözüm arayışları peşinde koşmuştur.

Türk kimliğini her fırsatta gururla ve onurla vurgulayan Sadık Ahmet, Batı Trakya Türklerinin verdiği onur mücadelesinin simgesidir. Bu coğrafyada yaşanan acılar ve mağduriyetler onu derinden etkilemiştir. Bu durum onun henüz üniversite yıllarında siyasete ilgi duymasına sebep olmuştur. Üniversiteden mezun olduktan sonra siyasete olan ilgisi daha da artmıştır. Bu çerçevede Batı Trakya Türklerinin sorunlarına ilgi duymuş, çözüm için çareler aramaya başlamıştır. Uluslararası kuruluşlara başvurarak derdini onlara iletmiştir.

Camilerden imaretlere, köprülerden türbelere Batı Trakya'da Türk eserleri

Türkiye Türkiye'den ibaret değildir elbette. Bizim çok geniş ve zengin bir gönül coğrafyamız vardır. Batı Trakya da bu coğrafyanın bir parçasıdır. Geleneksel olarak Yunanistan’ın kuzeydoğu bölgesinde bulunan Trakya’ya yerleşmiş Batı Trakya Türk azınlığı Türk kültürünün özgün karakterini ve niteliklerini ve insan emeği ve düşüncesine olan katkısını yansıtmaktadır. Batı Trakya'da Osmanlı'dan bugüne onlarca tarihî eser arz-ı endam etmiştir. Hafızamızı tazelemek açısından bunları kısaca hatırlatmakta fayda vardır. 

Yunus Bey Camii-Gümülcine

Yapılış tarihi ve kim tarafından yapıldığı bilinmeyen Yunus Bey Camii, Gümülcine’deki Posti-Pos (Pos-Pos) Sokağı üzerinde bulunmaktadır. Osmanlı döneminde inşa edilen caminin dış duvarları hariç, camii bugün tamamıyla yıkılmış durumdadır.

İskeçe-Hamidiye Köprüsü

Osmanlı'nın bakiyelerinden Batı Trakya’nın mimarı olan Sultan II. Abdülhamid Han, 1903-1904 yılları arasında İskeçe şehrine önemli eserler  kazandırmıştır. Bunlardan biri de kendi adını taşıyan Hamidiye Köprüsü'dür. Hamidiye Köprüsü, İskeçe-Şahin Yolu’nun üçüncü kilometresinde İskeçe’nin kuzeyindeki Samakov çayı üstünde kuruludur. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler Sultan II. Abdülhamid’in İskeçe şehrine bahşettiği bu önemli köprü için Abdülhamid Han’a dualar etmişlerdir.  Tamamen beyaz kesme taşlardan 1901 yılında inşa edilen köprü, dört ayaklı ve üç kemerli olup 10-11 metre yükseklikte, 5 metre genişliktedir. Ancak, bugün köprü yalnızca iki kemere sahiptir, üçüncü kemer yerine blok beton dökülmüştür. II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte 6 Nisan 1941 tarihinde Yunan ordusu Alman birliklerinin İskeçe şehrini işgal etmesini engellemek amacıyla Şahin köprüsünü havaya uçurmuştur.  Köprünün orta kemerindeki hilâl ve yıldızdan oluşan kitabe artık yoktur. Hilâl ve yıldızdan oluşan kitabe her iki taraftan da çeşitli zamanlarda ırkçı gruplar tarafından kazılarak sökülmüş, boşluklar beton ile kaplanmıştır.

Gazi Evronos Bey İmareti-Gümülcine

İmaretler, Osmanlı İmparatorluğu’nda fakirlere, medrese öğrencilerine ve diğerlerine ücretsiz yemek dağıtan yardım kuruluşlarıdır. Gümülcine’deki Gazi Evrenos Bey İmareti, Osmanlı’nın en başarılı komutanlarından Gazi Evrenos Bey tarafından kurulmuştur. Gümülcine şehir merkezine yakın Eski Camii’nin arka tarafında bulunan bu imaret Osmanlı Türk mimarisinin ilk örneklerindendir. Gümülcine’nin fethinden hemen sonra 1365-1385 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor. Avrupa’da ayakta kalmış en eski Osmanlı Türk yapısıdır. Bu kadim yapı erken Osmanlı mimarisin tipik bir örneğidir. 

Hatırı sayılır bir zenginlik edinen Gazi Evrenos Bey, Gümülcine’de bulunan imaret de dahil pek çok vakıf kurmuştur. Bugün, Gazi Evrenos Bey İmareti kilise müzeye dönüştürülmüştür. İmaretin ön duvarındaki Osmanlı kitabesi bugün artık yoktur ve aynı yerde Hellenistik döneme ait bir heykel başı bulunmaktadır.

Selvili Camii-Gümülcine

Gümülcine’deki Osmanlı eserlerinden biri olan Selvili Camii bugün tamamıyla yıkılmış durumdadır. Geriye yalnızca harabe halindeki minaresi ve eski türbesi kalmıştır.

İskeçe Saat Kulesi-İskeçe

Şehir merkezinde bulunan ihtişamlı bir görünüme sahip İskeçe Saat Kulesi, Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan önemli bir tarihî eserdir. Saat kulesi, 1870 yılında Hacı Emin Ağa tarafından inşa ettirilmiştir. Saat kulesinin yüksekliği 14-16 metre arasındadır ve saati halen işler vaziyettedir. Toplumun ihtiyacını karşılayan ve zamanın önemini vurgulayan bu tarihî anıt, İskeçe’de Türk-İslâm varlığını sembolize eden değerli bir eserdir.

1972 yılında İskeçe Belediyesi, bu tarihî anıtı Türk sanatı ve mimarisini temsil ettiği için yıkmaya karar vermiş ancak Türk azınlığının hassas tepkisi sayesinde İskeçe Valisi olaya müdahale etmiş ve böylelikle anıtın yıkılması ertelenmiştir. Ancak Arapça kitabesi ve kuledeki ay yıldız kırılmış ve parçalara bölünmüştür. Saat kulesi yanındaki cami ise yıkılmış ve yerel yönetim tarafından yok edilmiştir. Saat kulesi bugün, İskeçe ilinin merkez meydanında bulunmaktadır ve pek çok ziyaretçi çekmektedir.

Yenice Mustafa Paşa Camii-İskeçe

İskeçe’deki Mustafa Paşa Camii bugüne dek gelmeyi başarmış tarihî eserlerden biridir. İskeçe’nin Yenice köyünde bulunan ve 1873 yılında çıkan yangında harap olduktan sonra restore edilen caminin bugün yalnızca kuşlara yuva olan minaresinin ayakta kalması içler acısı bir durumdur. Yıllarca restore edilmesine izin verilmeyen cami bugün harabe halindedir. İç mekân tehlike arz ettiğinden camii kullanılmamaktadır. 

Bulgarlar, İkinci Dünya Savaşı esnasında da, Batı Trakya’yı işgal ettikleri zaman (1943), tıpkı Balkan Harbi’nde olduğu gibi camiyi yakmışlar, sağ ve soldaki iki minaresini de yıkmışlardır. Savaştan sonra Yunan Kralı Pavlos, 1958’de camiyi onartmış ve bu onarım sayesinde yapının günümüze kadar korunmasını sağlamıştır. Bu onarımda yıkılan kubbeler ve minareler tekrar yapılmamış sadece ahşap çatı yapmakla yetinilmiştir.

Pospos (Postinpûş) Baba Zaviye, Tekke ve Türbesi-Gümülcine

Günümüz Yunanistan’ında Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan en önemli tarihî ve mimarî eserlerinden biri de türbelerdir. Bu türbeler içerisinde Pospos Türbesi Gümülcine’de bulunmaktadır. Yunanistan’daki diğer pek çok Osmanlı eseri gibi Pospos Türbesi de ihmal edilmiş, harap olmaya terk edilmiştir.

Asıl adı Seyyid Mehmed Hammârî olan Postinpûş Baba kaynaklarda “Bursa fethinden mukaddem diyâr-ı Rûm’a vaz-ı kadem eden bûdelâ-yı erbâ’in” diye geçer. Taşıdığı Kalenderî meşrebi ve cezbeli kişiliğiyle, yaşadığı dönemde gösterdiği bir takım ahvâl ve kerametleri dolayısıyla sıra dışı bir sûfi olan Postinpûş Baba Orhan Gazi devrinde Anadolu’ya Buhara’dan geldiği kaydedilmektedir.

Evliya Çelebi XVII. yüzyıl Postinpûş Baba zaviyesinin Orhan Gazi dönemi yapılarından biri olduğunu ve Orhan Gazi’nin oğluyla birlikte medfun olduğunu şu cümleyle beyan eder: “Ziyâret-i  sâhib-i târîk-i Abâ eş-Şeyh Hazret-i Postinpûş Horasan erenlerinden ulu sultandır ve Bursa yolunda şehrin haricinde Kılınç Dede ve Postin Baba âsitanesinde Orhan Gâzi oğlu şehzâde medfûndur.”

Gümülcine’nin en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Hacı İpekçi Mahallesinde bulunan Poşpoş Baba Tekkesi yukarıda bahsettiğimiz hizmetleri, fetihlere katkısı dolayısıyla dönemin sultanı tarafından hem taltif, hem de manevi feyzinden istifade manasında böyle bir tekkenin hizmete açılmasına vesile olmuştur.

Kütüklü Baba Tekkesi-İskeçe

Kütüklü Baba Türbesi, İskeçe’nin (Ksanthi) Kerevizli (Selino) Köyü'nde yer almaktadır. Osmanlı akıncılarından Gâzi Evrenos Bey’in çağdaşı Bektâşî şeyhlerinden Kütüklü Baba’ya ait olan tekkenin inşa tarihi bilinmemektedir. Mimarî üslûp olarak 14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında yapılmış olma ihtimali yüksektir. Kare planlı zâviye ile sekizgen planlı türbeden oluşan eser, kesme taştan inşâ edilmiştir. Bu büyüleyici tekke iki bölümden ve iki kubbeden oluşur. Ana kubbenin altında dervişin mezarının bulunduğuna inanılmaktadır. Tekkenin kitabesi kırılmış ve parçalara ayrılmış durumdadır. 

Bu anıt Vistonida Gölü’nün batı kıyısında, Trakya’da İskeçe ilindeki Selino’nun kuzeybatısındadır. Antik Anastasiupoli-Peritheorio’ya yakındır. Bölgenin Türkçe konuşan halkı arasında Kütüklü Baba Tekkesi olarak, Yunanlar arasında ise Tekke olarak bilinir.

Kayalı Medresesi Camii-Gümülcine

Batı Trakya'nın en önemli şehri olan Gümülcine sınırlarında yer alan Kayalı Camii ve Medresesi Hicrî 1142 / Milâdî 1730 yılında inşa edilmiştir. Eski Cami yakınında, Hacı İpekçi Mahallesinde yer alan cami, medreseyle birlikte küçük bir külliye olarak inşa edilmiştir. İstanbul müderrislerinden Hacı Zekeriya Efendi tarafından cami, medrese ve öğrenci yurdu olarak yaptırılmıştır. Haziresi de halen mevcuttur. Günümüzde medrese öğrencilerinin yurdu olarak kullanılmaktadır. Gümülcine Kalesi'nin kuzey kısmında ve dışında inşa edilmiştir.

Batı Trakya'da tarihin hafızası yahut sonuç yerine...

Türkçenin ses bayrağının hâlâ dalgalandığı Balkan coğrafyasındaki soydaşlarımızın yaşadığı topraklar tarihin hafızası hükmündedir. Onları unutmamalı ve unutturmamalıyız.     Anadolu'muzun komşusu Balkanlar daha İslâm'la tanışmadan evvel Türklükle tanışmıştır. Kadim Türk mührü vurulmuştur bu aziz topraklara. Bunu Selçuklular ve Osmanlılar bir emanet anlayışıyla ve büyük bir sorumluluk duygusuyla devam ettirmişlerdir. Yani Türk-İslâm medeniyeti bu yurtlarda kısa zamanda iyice kök salmıştır. Tarihe yön veren milletimiz, birikimlerini bu güzel topraklarda bütün ihtişamıyla sergilemiştir. 
Türkiye dışında yaşayan ve Türkçe konuşan bu insanlar bizin kader arkadaşlarımızdır. Onun içindir ki Balkan coğrafyasındaki bütün soydaşlarımızın kültürel hayatını, kültürel değerlerini gündeme getirmek, tespit etmek, kamuoyumuzla ve ilim camiasıyla paylaşmak boynumuzun borcudur. Aslında başta Batı Trakya olmak üzere ister mimarî eserler, ister sanat eserleri, isterse de örf ve adet şeklinde olsun, Balkanlardaki kültür varlıkları, bütün bu eşsiz değerler sadece o coğrafyada yaşayanların değil bütün insanlığın ortak malıdır. Bunları korumak ve gelecek nesillere aktarmak bize medeniyetimizin yüklediği kutlu bir vazifedir.