“Çalış, genç arkadaşım çalış!

Namerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir.”

1943-44 yılları arasında Eminönü Halkevi Yönetimi, Ord. Prof.Dr. Ali Fuad Başgil’den “Gençliğe Öğütlerim” başlıklı bir konferans vermesini ister. Konferans, çok etkileyicidir. 1947 yılında da Üsküdar Halkevi İdaresi “Terbiyenin Karakter Üzerindeki Tesiri” konulu bir konferans verir. Bu konferans metni, Tasvir Gazetesi’nde yayınlanır. Başgil’in tabiriyle “Gençlerle Başbaşa” adı verilen esercik, konuşmaların toplanmasıdır ve sadece gençlere hitap etmekle kalmamış, herkes tarafından çok beğenilmişti.

“Orhan’ımla, İlhan’ıma; İleride büyüdüğünüz zaman beni hatırlamanız için.” diyerek çocuklarına ithaf etmiştir, Ali Fuat Başgil bu kitabını. “Gençlerle Başbaşa”, rehber bir kitaptır. Cüssesinin çok çok üstündedir. Başarılı olma yolunun tehlikeleri ve düşmanları, başarılı olmanın şartları, terbiyenin ruh ve karakter üzerindeki etkileri, başarı ve verimli çalışma, çalışma hayatının ve genellikle başarılı olmanın kanunları şeklinde beş bölümden oluşmaktadır.

Ali Fuat Başgil’in de söylediği gibi: “Geleceğin ümidi olan gençleri, bunalımdan, iradesiz ve cesaretsiz yaşamaktan kurtaracak olan bu kitap; başarılı olmamın sırlarını göstermektedir.”

Başarının üç düşmanı üzerinde duruyor, Ali Fuad Başgil kitabında. Başarının ilk düşmanı, tembelliktir ona göre. Tembelliğin kandırıcı bir felsefesi ve boş sözlerden örülmüş kitabı vardır. “Adam sen de… Çalışanlar ne olmuş sanki?”, “İnsan dünyaya bir defa gelir; hayatın tadına varmaya bak” gibi. Örnekler çok tabi. “Tembelliğin adı uçarılıktır. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, bencilliktir.” diyor ayrıca Ali Fuat Başgil, tembellik için.Gençliğin yitirilmesinin sebepleri üzerinde duruyor Ali Fuad Başgil: “Gençlerimizin bir çoğunun usanıp bezmesinin, cesaretinin kırılıp psikolojik perişanlığa düşmesinin sebeplerinden biri ve belki başlıcası budur. Yani bir taraftan çalışıp öğrenmenin yolunu ve usulünü bilmemezlik, diğer taraftan da manevi destekten mahrumluktur.”

Başarının ikinci düşmanı kötü arkadaşlık, üçüncü düşmanı ise kötü örneklerdir.

Peki, başarılı olmanın şartları nelerdir? Bunları da sırasıyla veriyor Ali Fuad Başgil. Başarının ilk şartı; iradeli olmaktır. Başarılı olmak ve yükselmek, sırf gayretin meyvesidir. Ve mutluluk ancak gayret ve irade kuvvetiyle bulunabilir. Yoksa şans, miras, piyango, mevki veya servet değildir mutluluk. İrade, ruh gücü ile ifade edilen bir takım fiil ve hareketlerdir Ali Fuat Başgil’e göre. Sosyal hayatımızı kapladığı halde irademize yabancı kalan otomatik hareketlerimiz üç tanedir. İnsiyak(içgüdü), itiyat(alışkanlık) ve telkinli hareketler. “…okulun ve hele eğitimcilerin başta gelen vazifesi, kaderini ve gelecekteki hayatının sorumluluğunu ellerinde tuttukları gençlerde başarı ve mutluluğa ulaştırıcı iyi alışkanlıklar oluşturmak ve onları kötü alışkanlıklardan korumaktır.”

Özellikle kötü huyları, ne olacak dediğimiz ilk kötü davranışla başlayabileceğini açıklıyor Ali Fuad Başgil. Bir defa ile başlayan huylar, karaktere dönüşebilir. Karakter terbiyesi, “Benliğimize yapışan kötü huyları koparıp atma mücadelesidir.”

Başarılı olmanın ilk yolu verimli çalışmaktır. Verimli çalışmanın fiziki şartı, sağlık ve sağlamlıktır. Duygu şartı; çalışmayı sevmek, zihin şartı ise çalışmanın usül ve yolunu bilmektir. Verimli çalışmanın mükafatı, kazanmaktır. “Temiz yürekli bir insan için mutluluk, ancak böyle bir başarıdır.” Mutluluğun şartı da insanın içi ile uyumlu yaşamasıdır.  Yine bize sesleniyor Ali Fuat Başgil: “Beni dinle! İçinle, işin ve mesleğin uyumlu olsun. Huzur ve mutluluk bundadır.” Ancak başarılı olmak, mutlu olmak değildir ona göre. Mutluluk, içseldir. “Çünkü, mutluluk tamamıyla gönül işidir. Onu kendi içimizden başka bir yerde sanıp aramak ve mutluluğu sırf servet, güç ve şöhrette görmek çölde serabı su zannetmektir.”

Peki, Ali Fuat Başgil’e göre çalışma hayatının ve başarılı olmanın kanunları nelerdir?

Kısaca derlemek gerekirse;

*Çalışmak için uygun yer ve zaman beklemeksizin sürekli çalışmak.

*Hiçbir işi ertelememek.

*Farklı farklı işlerle meşgul olmayıp tek bir işe yoğunlaşmak.

*Bir işi bitirmeden yeni bir işe başlamamak.

*Her zaman planlı olmak.

*Yapılacak iş her ne ise tam olarak o işe hazır olmak.

*Dikkatli olmak. “Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil. Ve bütün ruh ve fizik kuvvetinle kendini işe ver.”

*Bir işe başlamadan önce iyi düşünmek.

*Yılgınlık göstermemek. “Güçlüğü yenmekten doğan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki savaşta zafer ve işte başarı yılmayanındır. Kararlılık önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur.”

*Konuları bölümlere ayırarak çalışmak. Bir konuyu iyice anlamadan diğerine geçmemek.

*Devamlı ve düzenli çalışmak. Az da olsa devamlı olan makbuldür anlayışında olmak.

*Bir işten yorulunca başka bir işe koyulmak.

*Çok düşünmek. Öyle ki düşünmek, hayatımızın bir parçası olmalı.

* “Bu kadar yeter” demeden çalışmanın sonuna ve öğrendiğine bakmak.

*Az da olsa devamlı çalışmak, vazgeçmemek. Sabırsızlanmamak, acele etmemek.

*İhmal etmemek. Yarın ne yapacağını akşamdan planlamak.

*Yüksek sesle kitap okumak. Güzel edebi, felsefi parçalardan beğendiklerimizi hafızamızda tutmak.

*Notlar almak. Açık ve anlamlı yazmak.

*Müzakere etmek.

*Çalışma için verimli saat dilimlerini iyi seçmek.

*Gıybet etmemek, kimsenin cahilliğini yüzüne vurmamak. Yalan söylememek ve verilen sözden dönmemek.

*Kin tutmamak ki kin tutmak, sağlık ve mutluluğun düşmanıdır.

*Gençliği boşa harcamayıp, gençlikte iyi arkadaşlar edinmeye bakmak.

*Zarif şakalar yapmak, kaba olmamak.

*Dost olmak, büyüklere, kadınlara, ana babaya hürmetli olmak. Yaşlıların tecrübelerinden faydalanmak. Küçüklere karşı da şefkatli olmak.

*Hakikati sevmek, boşuna inat etmemek, kusurlarını görmek.

*Cesaretli olmak. İyilik yapmak, düşenin elinden tutmak. “İyiliğe karşılık iyilik adalettir. İyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik, bağış ve iyiliktir ve insanlığın en yüksek derecesidir.” “İyilik ibadettir, kötülükle hesaplaşmaz.”

*Başkalarının düşüncelerine saygılı olmak. Kibirli olmamak. Alçak gönüllü olmak.

*Açgözlü olmamak. Hırs yapmamak. “Çalış, daima çalış fakat hırs yapma.”

*Daima kendinden üstündekilere değil, altındakilere bakmak.

*Her zaman doğru olmak. Çünkü “Hak, doğruların yardımcısıdır.”

*“Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir.” Dili iyi kullanmak. Çok konuşmamak, yerinde ve özlü konuşmak. “Dilini tut ve bil ki dil yarası, bıçak yarasından daha kötüdür.”

Ali Fuad Başgil diyor ki: “Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin elbise giymişidir.” Defalarca basılmış bir eserdir; Gençlerle Başbaşa. Rehberdir, yol göstericidir demiştik. Ayetlerin emri, peygamberlerin, velilerin tavsiyeleri zarif bir şekilde sessiz sedasız yerleşmiştir.  Evet, yepyeni fikirler değildir ama benzetmelerle, sanatlarla, açık ve sade diliyle, Başgil’in tabiriyle söyleyecek olursak bu elbise, bu eser yepyenidir. 1949 yılından beri başarıyı ve mutluluğu yakalamak isteyenlerin yolunu aydınlatan bir kitaptır, Gençlerle Başbaşa.

Başgil’in çalışma hayatının kanununu derlediği son kural: “Hayatın ve tutacağın yol hakkında kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve görüşünü soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ömür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün ömrünce yolunu aydınlatır.”

“Büyük- küçük her insana verdiği ve vermeye devam edeceği şeyler şimdi olduğu gibi nesiller boyu da devam edecektir.” Hakikatli bir danışmanımız o halde Gençlerle Başbaşa. Ömrümüze ve yolumuza aydınlık olsun.