Dünyabizim Kitap Söyleşileri’nde bugün Lütfi Şeyban Hocanın bol kitaplı dünyasına yolculuk ediyoruz. Yazdığı kitaplarla, birçoğumuz için efsane gibi dillerde dolanan Endülüs İslam medeniyetini elle tutulur bir tarihi gerçekliğe dönüştüren isimlerden biridir kendisi. Halen Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü’nde çalışan Prof. Dr. Lütfi Şeyban, Endülüs’ün yanı sıra Akdeniz merkezli İslam-Avrupa ilişkileri tarihi, sanat tarihi ve tarih metodolojisi alanlarında çalışmalarını sürdürüyor.

Şu an başucu kitaplarınız hangileri? Döne döne okuduğunuz kitaplar var mı? Tabii niçin bunlar?

Tarihçi olmanın vazgeçilmezi seyahatnamelerdir. Çünkü kronoloji ezberinden sonra insanı tarihî toplumların içine taşır seyahatnameler, bize sanki o toplumların içinde yaşıyormuşçasına gözlem yapma kabiliyeti kazandırır. Bu nedenle çok önemlidir. Birkaçını zikredersek, mesela İbn Battûta, İbn Fazlan, tabii ki Evliya Çelebi ve diğerleri…

Tanpınar’ın eserleri gibileri ise bize tarihî toplumlarla bugünküler arasındaki ‘değer’ farklarını verirler, yani bir nevi fikrî seyahat imkânı sağlar. Bu nedenle seyahatname sınıfına katabiliriz. İlber Ortaylı hocanın seyahatnamesine gelince, o da bize milletler arasında mukayese yapma imkânı sağlar.

Bu dikey ve yatay mukayese konusu özellikle tarihçiler için çok mühimdir, yoksa işin sırrına vâkıf olamazsınız ve ‘cahil’ kalırsınız.

Çalışırken, yolculuk yaparken veya okurken ne tür müzikler dinlersiniz?

Bütün dünya müziklerinden karışık dinlemeyi severim. Mesela en başta muhtelif enstrümanlarla müzikal kalitesi iyileştirilmiş türkülerimiz gelir. Sonra Türk klasiklerini, Batı klasiklerini hatta opera müziğini, özellikle Luciano Pavarotti & Andrea Bocelli ikilisini ve özellikle Bocelli’nin pek çok şarkıcıyla yaptığı düetleri etkileyici bulurum. Diğer müzik türlerinde ise dünya folk, Deep Forest, Enigma ve Anna RF… Fakat okurken kesinlikle enstrümantal müzik…

Nasıl okumayı severseniz? Sizin için ideal bir okuma biçimi ve ortamı var mı?

Bir amaca yönelik, yani ihtiyaç hissederek okumak önemli ve öğrenmenin temeli malum, ben de böyle yapmaya çalışıyorum. Bunun için mesela zaman zaman kendimi eksik gördüğüm ve seviyemi yükseltmeyi tasarladığım konuları belirliyorum. Sonra bu konuları önce makale, daha sonra da kitaplaştıracak şekilde okuma-yazma sürecine sokuyorum. Böylece aylar, hatta yıllar süren bir kitap ve makale benzeri malzemeyi hem tasnifli depoluyor hem de onları düzenli okuyup yazma planıma uygun şekilde değerlendiriyorum. Daha sonra aynı konularda sahip olduğum yeni bilgi ve yorumları hem yazdığım çalışmaya hem de derslerimde öğrencilerime aktarıyorum.

Gerekli okuma ortamım ise, genelde herkes için gerekli olan sessiz ve her ihtiyacımızın karşılanabildiği bir mekândır.

Arayıp da ulaşamadığınız veya çok zor bulduğunuz kitaplar var mı?

Doktora tezim üzerine çalışırken bulmakta sıkıntı çektiğim kitaplar oldu. Bunların bir kısmını bizzat giderek İspanya’dan satın alarak, bazılarını Mektebetü’l-İrşâd’tan satın alarak, bazılarını da İSAM, Boğaziçi ve ODTÜ kütüphanelerinden fotokopi yoluyla temin etmiştim. Bunun dışında pek olmadı.

Okurken “bunu ben yazmalıydım” ya da “tam da beni anlatıyor” dediğiniz kitaplar oldu mu?

Hodgson’un Dünya Tarihinde İslam’ı ile İsmet Özel’in Üç Mesele’si. Bir de Sezai Karakoç’un “Mona Rosa” şiiri…

Filmi yapılsaydı mutlaka izlerdim dediğiniz roman, hikâye, tarihi olay ve şahsiyet var mı?

Amin Malouf’un Afrikalı Leo romanı var. Çünkü kahramanı Endülüslü ve olayları Hasan el-Vezzân’ın Vasfü İfrîkıyâ adlı gerçek kaynağına dayanıyor. Ayrıca İslam tarihimizde o kadar çok şahıs var ki filmi yapılabilecek… Mesela Hz. Ömer, Hz. Hatice, Hz. Ali, Muaviye, İbn Hazm gibi.

Özellikle Selçuklular ile Endülüslüleri dünya tarihi içinde en orijinal medeni dönüşümü gerçekleştirmiş toplum olarak okurum. Yani Selçuklu ve Endülüs toplumunda bu türe konu olabilecek pek çok olay ve şahsiyet mevcuttur. Çünkü medeniyet demek çok farklı din ve ırk mensuplarının barış içinde birlikte yaşarken oluşturdukları sentez kültür demektir. Karışım ne kadar çok unsurlu ve oluşum süreci ne kadar acılı ya da sancılı ise, ortaya çıkan sonuç da o kadar kaliteli olur. Bu nedenle her zaman ve her yerde Endülüs ve Selçuklu, biri dünya merkezinin şarkında diğeri garbında, benim için iki muhteşem idealdir tarihte. Konu uzun tabi…

Ailece okuduğunuz veya bilhassa çocuklarınıza okuttuğunuz kitapları soralım bir de?

Başta Kuran-ı Kerim’i içinden geldiği vakitlerde rastgele bir yerinden açıp okumalarını hep tavsiye ederim. Ayrıca Medine döneminde Hz. Peygamber (sas) ve arkadaşlarından başlayarak İslam tarihini okumalarının onlara tarih şuuru hatta seçkin insan olma şuuru aşılayacağını söylerim. Tabii ki ağzımdan hiç düşmeyen Türk-Şark-Garb klasiklerinden seçmeler… Bunların her Türk gencinin olmazsa olmazı olduğunu anlatmaya çabalıyorum; hem de kendim okuyup örnek olarak bu tavsiyeyi yapıyorum. Fakat maalesef pek etkili olamıyoruz. Çünkü popüler kültür okumayı özendiren bir ortam inşa etmemiş, aksine zevk/haz zihniyeti egemen olmuş durumda. Yani üzülerek belirtmeliyim ki “kitap”, “okuma” ve “okuyan” bu çağın bence hemen bütün ülkelerinde, hassaten bizim gibi mağlup/ezik milletlerde adeta müzelik birer objeye dönüşmüş gibi.

Genellikle tatil nazarıyla bakılan yaz ayları başladı, siz nasıl dinlenmeyi tercih edersiniz?

Önce ilk günlerde çıkıp az planlanmış serbest seyahat ederek rahatlamayı seçerim. Sonra biriken okuma-yazma işlerime odaklanırım, fakat eğer imkân bulabilirsem bunu şirin bir yazlık beldede yapmayı tercih ederim tabii. Ayrıca, entelektüel seviye endişesi olan insanlarla bir arada olarak, bilim-kültür-sanat çalıştayı veya atölye çalışmalarının tatil beldelerinde ve yarı-tatil modunda yapılması da idealim ve özlemimdir. Yani böyle bir yerde hem ben dinlenip gelenlerden istifade edebileyim hem de gelenlere bir katkım olsun isterim. Fakat bunu henüz tadabilmiş değilim, belki kısmet olur diye umuyorum, hatta ilgilenen şirket, vakıf ve derneklere fikir vermesini diliyorum.

Kitaplarınızı nereden temin edersiniz?

3 sene evveline kadar kitapçı dükkânlarından temin ederdim, fakat son 3 yıldır, artık tembellikten mi dersiniz, internet kitapçılarından satın alıyorum. Tabi belirtmeliyim ki, bu pek hoşuma gitmiyor. Çünkü kitaba dokunup onu hissederek ve arzulayarak almak en keyiflisi…

Hocam kitaplarla hemhal olan bir akademisyenin masası nasıl olur, merak edenler için masanızdaki kitaplar hangileri bizimle paylaşabilir misiniz?

Seyahatnamelerden bazıları şöyle: Muhammed Zâhir Bîgî, Mâverâünnehir’de Seyahat; Bîrûnî, Tahdîdü nihâyâti’l-emâkin; Ahmed İbn Fazlan, Seyahatname; Amin Maalouf, Afrikalı Leo; Ebû Hâmid Muhammed Gırnâtî, Gırnâtî Seyahatnamesi; İlber Ortaylı, Eski Dünya Seyahatnamesi; Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir.

Ayrıca ruhsal ve beyinsel sağlığa da önem vermek gerekir. Bu konuda çok beğenerek okuduğum birkaç kitap: Ebu Zeyd Ahmed Belhi, Beden ve Ruh Sağlığı: Koruma Yolları ve Tavsiyeler; İbn Miskeveyh, Ahlâkı Olgunlaştırma; Engin Geçtan, İnsan Olmak; Hesse, Hermann, İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez; Soren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk; Alain Touraine, Başka Türlü Düşünmek; Bertrand Russel, Neye İnanıyorum.

Bu arada fikir kitaplarından da daima gözümün önünden ayırmadan istifade ederim: İbn Haldun, Mukaddime; Henri Berkson, Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı; Câbirî, Çağdaş Arap-İslâm Düşüncesinde Yeniden Yapılanması; Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, Aliya İzzetbegoviç, Doğu ve Batı Arasında İslam, Sezai Karakoç, Çıkış Yolu-I: Ülkemizin Geleceği; Martin Lings, Öze Dönüş/Sorular ve Cevaplar; Joseph Needham, Doğu ve Batı Arasında Bilim; Jean-Paul Satre, Aydınlar Üzerine; E. F. Schumacher, Aklı Karışıklar İçin Kılavuz, Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet; Oscar Wilde, Yalanın Yozlaşması, Luciano Canfora, Avrupa'da Demokrasi & Bir İdeolojinin Tarihi, Sabri Ülgener, İktisadî Çözülmenin Ahlâk ve Zihniyet Dünyası; Roger Garaudy, Medeniyetler Diyaloğu.

Elbette “kadim” bilgelik ve modernizm eleştirileri önemli benim için sıkça okuduğum konular arasında yer alır: İbn Arabî, Marifet ve Hikmet; Huxley, Aldous, Kadim Felsefe; Annie Besant, Kadim Bilgelik/Teozofi Öğretisine Giriş; İhsan Fazlıoğlu, Kayıp Halka/İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Anlam Küresi;İbn Kuteybe, el-Meârif, thk. Servet.Ukkâşe,; İbnü’l-Cevzî, Ahmak ve Dalgınlar Kitabı, Franz Kafka, Bütün Öyküler-01; Cevdet Kılıç, Felsefe Diyarından Hikmet Yurduna Bilgelik Hikâyeleri 2, Fernand Schwarz, Kadîm Bilgeliğin Yeniden Keşfi; Albert Schweitzer, Medeniyet Felsefesi I; Davis Wade, Yol Bilenler/Kadim Bilgeliğin Modern Dünyadaki Önemi.

Son olarak, tarihçi olmam hasebiyle, üslup ve içeriğini çok beğendiğim birkaç eser: Marshall G.S. Hodgson, İslam’ın Serüveni ve Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek; Jack Goody, Avrupa’da İslam Damgası ve Tarih Hırsızlığı; Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası ve Uygarlıkların Grameri; Titus Burckhadt, İslam Sanatı Dil ve Anlam; E. Hallet Carr, Tarih Nedir?, Bernand Lewis,İslam ve Batı; William McNeill, Avrupa Tarihinin Oluşumu, Adam Mez, Onuncu Yüzyılda İslam Medeniyeti: İslâm’ın Rönesansı; Ahmet Yaşar Ocak, Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası, Henry Pirenne, Hz. Muhammed ve Charlemagne; Said, Edward W. Said, Şarkiyatçılık / Batı’nın Şark Anlayışları; Fuat Sezgin, İslâm Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar.

Son olarak bana böyle bir imkân tanıdığınız için çok teşekkür ederim. Okuyucularımıza da hürmet ve muhabbetlerimi sunuyorum.

 

Röportaj: Munise Şimşek