Yürümek; kimi zaman kaçma arzusundan ileri gelen bir fiildir kimi zaman ise özgürlük, yalnızlık, sessizlik, sonsuzluk hissi, enerji, iyi olma hâlleri, melankolik bir aylaklık, gündüz düşlerinin sebebi, yenilenme ve mevcudiyet gibi hâllerin ruhumuza ve bedenimize aksetmesi olarak görülebilir.

Kendimize bir yürüme nedeni bulalım ya da bulmak için yürüyelim.

Yürüyüşümüze anlam katacak kitapları sizler için derledik.

Yürümeye Övgü
Yazar: David Le Breton
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Yürümek keyiflidir, çünkü öncelikle insanı gündelik yaşamın zorlamalarından geçici olarak da olsa kurtarır. Yürümek stresi, aceleyi, üretme zorunluluğunu yok eder. Yürümek, asılnda yaşamın o kendine özgü zamanını yeniden bulmaktır.

Yürürken yorulduğumuzda çimenlere oturmak, bir ağacın gölgesinde uyumak, bir ırmakta yüzmek yaşamın tadına varmamızı sağlar. Yaşamımızda yapmayı düşündüğümüz değişikliklerle ilgili en önemli kararları yürürken ve dinlenirken veririz. Yürümeye Övgü, yürümenin bütün yönlerine açılıyor:

Okur, Yürüyen Adam sizsiniz.

Yürümek - Evet
Yazar: Thomas Bernhard
Yayınevi: Yapı Kredi

Bir insanı umutsuz bir durumda gözlemliyoruz, durumun umutsuz olduğunu biliyoruz ve umutsuz durum kavramını da biliyoruz, ama bu insanın umutsuz durumuna karşı hiçbir şey yapmıyoruz, çünkü bu insanın umutsuz durumuna karşı bir şey yapamayız, çünkü biz kelimenin tam anlamıyla böyle bir insanın umutsuz durumu karşında aciziz, oysa böyle bir insanın ve onun umutsuz durumu karşısında aciz olmamak zorunda olduğumuzu kabul etmeliyiz, diyor Oehler.

Thomas Bernhard, Yürümek’te, “yürüme” ve “düşünme” kavramlarının birlikteliğini yazınsal bir birliktelikle, düşünmenin ve yürümenin iç içe geçen ritmiyle kurgularken, anlatının bütününde tekrarın sınırları zorlayan vurgusunu kullanarak, tekdüzeliğe sıkışmış, olağanüstülüğü ve dehayı boğan yaşam karşısındaki çaresizliği, bir insanın delirmesinin bütün kişisel temeline karşın kaçınılmaz bir sona işaret edişiyle kesiştiriyor.

Evet anlatısında hem yazar hem okur yine “felaket”le yüzleşirken ben-anlatıcının süreklilik halini alan bunalımdan kurtulma uğraşı bir insanın kendini feda etme hikâyesi ile kesişiyor. Varoluşun ele geçirilmesi girişiminin, yürümek-düşünmek, felsefe-müzik birliktelikleri ile akıl hastalığına dayanma sınırına varmaktan kurtulamadığı, rastlantıdan öte felaket bir dünyanın felaket doğurduğu gerçeği buz gibi yüzümüze vuruluyor!

Yürüyüş Diyeti
Yazar: Joanna Hall
Yayınevi: Alfa Yayıncılık

“Potansiyel olarak yaşam değiştiren Walkactive, çarpıcı, sürdürülebilir sonuçlar doğuruyor.” -Telegraph-

Joanna Hail Spor Bilimlerinde yüksek lisans yapmış çok saygın bir fitness ustası ve bu kitapta sunulan eşsiz bir yürüyüş tekniği olan Walkactive’in yaratıcısıdır. Bugüne kadar 12 fitness kitabı yazmış, 4 fitness DVD’si sunmuştur; egzersiz videoları YouTube da iki milyonun üstünde tıklanmıştır.

Eğer zindeleşmenin ve incelmenin spor salonlarına gitmeyi, bir sürü donanımı ya da özel bir diyet gerektirdiğini düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Joanna Hail’ün Yürüyüş Diyetiyle yalnızca her gün yaptığınız şeyi -yürüyüş- yaparak iki hafta içinde sonuç almaya başlayabilirsiniz!

Joanna’nın oldukça popüler uluslararası etkinliklerde, kurslarda, online kulüplerde öğretilen, denenen ve test edilen Walkactive tekniğini temel alan bu kitap duruşunuzu çarpıcı ölçüde iyileştirecek, vücudunuzdan santimler eksiltecek, eklemlerinizi koruyacak ve zindeliğinizi arttıracaktır.

Diyet ve hareket uzmanı Joanna Hail yaşınız, sağlığınız ya da zindelik düzeyiniz ne olursa olsun köklü sonuçlar doğurabilen eşsiz bir yürüme tekniği geliştirdi.

Neden "yanlış" yürüyoruz ve nasıl "doğru" yürürüz?
İşte Yürüyüş Diyeti adım adım öğütler ve fotoğraflarla bu soruyu kavramanıza yardım edecek.

“Basit, ama inanılmaz etkili. Joanna’nın Walkactive tekniğini öğrenmek ve günlük yaşamla bütünleştirmek kolaydır; sağlıklı ve zinde olmak, kilo vermek için müthiş bir yoldur.”

Buzda Yürüyüş - Münih Paris
Yazar: Werner Herzog
Yayınevi: Jaguar Kitap

Sadece kült filmleriyle değil, yaşamı ve düşünceleriyle de sıra dışı bir isim olan Werner Herzog’dan benzersiz bir tecrübenin kitabı: Buzda Yürüyüş.

1974 yılının kasım ayında, geçen yüzyılın en önemli sinema eleştirmenlerinden yakın arkadaşı Lotte Eisner’in Paris’te hasta yatağında ölmek üzere olduğu haberini alınca şöyle der Herzog: Olamaz, dedim, şimdi ölemez, Alman sineması şu an onsuz yapamaz, bu önemli kadının ölmesine izin veremeyiz. Herzog, oraya yürüyerek giderse Eisner’in ölmeyeceğine, iyileşeceğine dair çılgınca bir inançla Münih’ten yola koyulur. Bir sırt çantası ile çıktığı bu yolculukta köylerden, tarlalardan, dağ yollarından kar buz içinde geçerken karşılaştıklarını kendisine has üslubu ile kâğıda aktarır. Yolda gördüklerini anlatırken aslında yaşam, ölüm ve dünya hakkında âdeta kısa ve kesik, ama derin bir konuşma yapar kendisiyle. 1982 yılında Lotte Eisner’in Helmut Kautner Ödülü alması üzerine yaptığı konuşmayı da sonuna eklediğimiz Buzda Yürüyüş, iyi bir yönetmenin gözünden, buz üstünde bir yolculuğa çıkarıyor okurlarını.

“Brienne’e varır varmaz insanlar birden saklanmaya başladılar, sadece ufak bir bakkal yanlışlıkla açık kaldı. Sonra o da kapandı ve o zamandan beri kasaba ölüme terkedildi. Bu kasabanın üstünde işlenmiş demir parmaklıklarla heybetli bir kale duruyor: Tımarhane. Bugün kendi kendime "Orman," dedim sık sık, hakikat bizzat ormanın içinde geziniyor.”

Yürümenin Felsefesi
Yazar: Frederic Gros
Yayınevi: Kolektif Kitap

Nietzsche’nin Kara Orman’da yürürken göz çukurlarına dolan mutluluk gözyaşları, Rimbaud’nun tahta ayağıyla açılacağı çöllere dair kurduğu düş, yasaklı Rousseau’nun Alpler’deki adımları, Thoreau’nun Walden’daki gezintisi, Nerval’in dar sokaklardaki aylaklığı ve daha niceleri... Aylaklar, göçebeler, sürgünler, hacılar, kaçaklar, seyyahlar, münzeviler ve mülteciler yürüyorlar. Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz?

Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır. İki büklüm vücudun karşısında dikilmeye çalışan, attığı her adımda yeryüzünün gerçek bir parçası olduğunu fark eden Homo Viator’un eylemidir. Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.

Beyaz Yürüyüş
Yazar: Faruk Uysal
Yayınevi: Hece Yayınları

sana sularla varıldığını biliyorum
suyun suyla arındığını
insanın sudan ve sudan yaratıldığını
senin sularla geldiğini biliyorum.

Yürümek
Yazar: Henry David Thoreau
Yayınevi: Zeplin Kitap

Yürümek içsel bir yolculuğun başlangıcıdır. Yürümek insanın kendine doğru attığı düşsel adımların adıdır. Yürüyen insan her adımda kendinden kurtulur ve özüne doğru yol alır âdeta. Yürümek dışarıdan içeriye bir seyahatin de başlangıcıdır. En güzel düşünceler yürürken insanı bulur. Yürürken düşünceler olgunlaşır ve fazlalıklarından kurtulur. Yürümek bir tür arınmaktır. Yürümenin felsefesi ve derinliğine doğru ilk adım için sayfaları çevirmeniz yeterli.

Nizami Yürüyüş & Sezai Karakoç’un İzini Sürmek
Yazar: Turan Karataş,
Yayınevi: Muhit Kitap

Türk Edebiyatı’nın dürüst kalemlerinden Prof. Dr. Turan Karataş bütün eserleriyle Muhit Kitap’ta.

Karataş, Nizami Yürüyüş isimli yeni kitabında, Üstat Sezai Karakoç’un izini sürüyor, onun eserleri ve düşünce dünyasını büyük bir dikkatle inceliyor. Böylece emeğe, esere ve izzete hürmetin neye karşılık geldiğini görüyoruz.

Yol açıcı, kurucu dehalar; zihinleri ve gönülleri besleyip süsleyen şahsiyetler, sanatkârlar ve onların eserleri hakkında ne kadar inceleme, araştırma yapılsa yeridir. Yolun şaşmaz ve kıymetli kılavuzlarını hakkıyla tanımak, anlamak için daha fazlasına ihtiyaç vardır. Bilinir ki, hemen her yazı / eser / çalışma; bir bahsin izahı, bir meselenin halli iken beri yanda bir sorunun işaret fişeği olabilir.

Büyük şair ve düşünür Sezai Karakoç hakkında yaptığı doktora çalışmasıyla edebiyat camiasından, ilgililerden teveccüh ve takdir gören Turan Karataş, bu kitaptaki yazılarında, sonraki yıllarda yapmış olduğu okumaların ve incelemelerin neticesi olarak Karakoç’un şahsiyetine, düşüncesine, sanatına ve şiirlerine dair yeni görüşler, düşünceler ve yorumlar sunuyor. Şiir çözümlemeleriyle büyük şairin eserlerini okumaya yeni bakışlar düşürüyor. Karakoç şiirleri üzerinde akademik titizliği ve okurluk hevesiyle düşünmeyi, yeni yollara çıkmayı, yeni izler bulmayı deniyor bu yazılarıyla.

Şiirimizin ve düşünce dünyamızın bu özgün burcunu anlamak ve anlatmak denemelerini, tatlı ve ışıltılı bir Türkçenin yordamıyla okuyacaksınız.

Bir Yürüyüş Senfonisi
Yazar: Arif Ay
Yayınevi: Muhit Kitap

Değerlerin tüketildiği bir çağda Arif Ay, Nuri Pakdil’in putkırıcı İbrahimî yürüyüşünün kolay anlaşılmayacağını görüyordu. Yarım yüzyıla yaklaşan şahitliği onu Nuri Pakdil’in yazdıklarını şerh etmeye, açımlamaya götürdü.

Bir Yürüyüş Senfonisi ile Osmanlı Simitçiler Kasîdesi’nin her beytini Pakdil’in sanat ve düşünce dünyasına girmek isteyecek nitelikli okura rehber olacak bir şekilde açtı, açıkladı.

Eliot’tan Sümbülzade Vehbî’ye, Dede Korkut’tan Kierkegaard’a, putkırıcı Hz. İbrahim’den ezeli ve ebedi biricik önderimiz Hz. Muhammed’e; Kudüs’ten Paris’e, minareleriyle uyanan İstanbul’dan balı sabra dönüştüren Bitlis’e, simidin tarihinden köy çocuklarının ayran tasına, dua ve medhiyeden putperestlere karşı buğza, yeryüzü ağıdından Mekke marşına Pakdil’in simgelerle dolu dünyasının kodlarını veriyor okura.

Nuri Pakdil Usta’nın yayınlandıkça her ay okuyup kesip sakladığı ve beğenisini de Arif Ay’a sık sık ifade ettiği bu kılavuz yazılar sizi başka bir âleme götürecek.

Yürümek Adım Adım
Yazar: Erling Kagge
Yayınevi: Kolektif Kitap

“Kısa yürüyüşler de yaptım, uzun yürüyüşler de.
Şehirden şehre de yürüdüm, köyden köye de. Gün boyunca da yürüdüm, gece boyunca da.

Sevgililerimden uzaklaştığım yürüyüşler de yaptım, dostlarıma yaklaştığım yürüyüşler de.

Ormanların derinlerinde, yüce dağlarda, karla kaplı engin düzlüklerde, şehirlerin yaban bölgelerinde yürüdüm. İçim sıkkınken de yürüdüm, sevinçten havalara uçarken de. Dertlerimden kaçmak için yürüdüğüm de oldu. Acı çekerken de yürüdüm, mutluyken de. Nerede olursam olayım, neden olursa olsun hep yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm – gerçekten.

Bütün yürüyüşlerim birbirinden farklı olsa da dönüp baktığımda hepsinin ortak bir paydada buluştuğunu görüyorum: iç sessizlik. Yürümek ve sessizlik birbirini tamamlar.”

“Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge için yürümek onu büyüleyen sorulara açılan bir kapı, belki zaman zaman göz ardı etmek istediği dertlerinden uzaklaşma fırsatı, yaratıcılığını açığa çıkarmak için fiziksel bir anahtar, hatta kendini düşüncelerin dile gelmeyen akışına bırakabilmek için kullandığı korunaklı bir alan. Niçin yürüyoruz? Hızlı mı yavaş mı yürüyoruz? Nereden nereye yürüyoruz? Belirli bir hedefimiz mi var yoksa sadece yürümek için mi yürüyoruz? Kagge bunlar gibi birçok sorunun yanıtını okurlarıyla birlikte çıktığı edebi bir yürüyüşte arıyor.

Yürümenin 52 Yolu
Yazar: Annabel Streets
Yayınevi: The Kitap

Bu kitap, yürümeye yazdığım aşk mektubumdur. Umarım sizi oturduğunuz yerden kalkıp yola koyulmak, sık sık yürümek ve çoğu zaman açık havada yaşanan bir hayatın büyük ayrıcalığının tadını çıkarmak için harekete geçirir…

Nasıl yürüneceğini bildiğimizi düşünürüz. Ne de olsa yürümek, kazandığımız ilk becerilerden biridir. Ancak çoğumuz bu konuda rutinlere takılıp kalırız; hep aynı yerde, aynı şekilde, aynı süre boyunca ve aynı insanlarla yürürüz.

Bilimsel çalışmalarla ve anekdotlarla donatılan, bir yürüyüş rutininin nasıl oluşturulacağına dair ipuçlarıyla desteklenen Yürümenin 52 Yolu sizi yeni yerlerde, yeni yürüyüş arkadaşlarıyla, gündüz ya da gece fark etmeksizin yeni zaman aralıklarında yürümeye, yürürken yeni beceriler edinmeye teşvik edecek ve her adımınızda hayattan daha fazlasını elde edebileceğiniz gerçeğini gözler önüne serecek bir rehber niteliğinde.

“Yürümenin faydalarını anlatan bu kitap, yıl boyunca dışarı çıkmanız ve hareket etmeniz konusunda sizi motive edecek.” –Booklist

“Streets, dışarı çıkıp hareket etmenin ‘içinde yaşadığımız karmaşık dünyayı takdir etmemize’ yardımcı olabileceğine dair kayda değer örnekler sunuyor. Yola koyulmaya hazır okurlar bu kitaptan ilham alacaklar.” –Publishers Weekly

Sarıkamış Ölüme Yürüyüş
Yazar: Cemalettin Taşkıran
Yayınevi: Yeditepe Yayınevi

Ertesi sabah Enver Paşa ve subayların üzerleri tamamen karlarla kapanmıştı… Karları üzerlerinden atarak güçlükle kalktılar… Ortalıkta sadece beyazlık vardı… Bu beyazlık ölüm beyazlığıydı.
Askerler kara gömülmüşlerdi… Zaman zaman ayak, kafa gözüküyordu, o kadar… Enver Paşa ve subaylar kalkar kalkmaz askerlere koştular…

Enver Paşa haykırıyordu:
- Çocuklaaar!.... Evlatlarım…. Nerdesiniiiiiiz? Evlatlarım…
Subaylarla birlikte etrafta koşuşturuyor ve askerleri kaldırmaya çalışıyorduk:
- Askeeeerrrr! Kalk! Askeeeeeerrrr! Kalk! Askeeeeeeeerrrrrrr…..
Koşarak sağda solda bulunan askerlerin yanına vardık… Yanına vardığımız bütün askerler donmuştu…1, 3, 5, 10… Hepsi donmuştu…
Hemen Enver Paşa’ya koştuk… Herkes hıçkıra hıçkıra ağlıyordu:
- Donmuşlaaaaar… Komutanım, donmuşlaaaarr! Paşam… Hepsi donmuş!

Yol Aşkı & Yürümenin Tarihi
Yazar: Rebecca Solnit
Yayınevi: ENCORE

Bir kıyıdan diğerine yürüyorum, o yüzden Rebecca Solnit’in düşüncelerle dolu ve büyüleyici Yol Aşkı’nı bana esin vermesi için yanımda taşıyorum.

Filozoflar, edebiyatçılar, müzisyenler, sosyologlar ve evrim kuramcılarıyla kırlarda, bozkırlarda, ormanlarda geziniyor Rebecca Solnit. Koltuğunun altında Rousseau’dan Wordsworth’e, Benjamin ve Patti Smith’e uzanan devasa bir kütüphaneyle yürümeyi felsefeden, eğlenceye, politikadan, cinselliğe kadar hiçbir boşluk bırakmadan arşınlıyor. Yürümenin şehirleri ve şehirlerin yürümeyi nasıl değiştirdiğini, gitgide büyüyen araba sevdasıyla birlikte yürümeyi nasıl bir geleceğin beklediğini düşünüyor.

“Bir kişinin yaşamaya başladığını anlatmanın bir yolu da ‘hayata adım attı’ demektir; kişi hayatıyla ilgili önemli bir karar verdiyse ‘kendisine yol seçmiş’tir, uzman olduysa, ‘ayaklı ansiklopedi’dir. Eski Ahit, kendini Tanrı’ya emanet etme halini ‘Tanrı’yla yürüdü’ şeklinde tasvir eder. Yürüyenin tek başına, aktif olması ve bir yere kök salmaktan daha ziyade dünyadan gelip geçmesi insan olmanın anlamına dair güçlü bir imgedir. Yürüme metaforu, biz gerçekten yürüdüğümüzde tekrar hayat kazanır.”

Robert Walser ile Yürüyüşlerimiz
Yazar: Carl Seelig
Yayınevi: Everest Yayınları

“Devlete ahlak talebiyle yüklenmek bana bağnazlık gibi geliyor. Devletin öncelikli görevi, güçlü ve uyanık olmaktır. Ahlak, bireylerin sorunu olarak kalmalı.”

Carl Seelig’in Robert Walser ile yürüyüşlerine dair kayıtları, gerek bu iki yazarın bir parçası olduğu İsviçre edebiyatında, gerek dünya edebiyatında benzersizdir. Walser, ellinci doğum gününden sonra yazmayı bırakmış ve yaşamını bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde sürdürmüştür. Ona ve eserlerine destek olmak isteyen Seelig, Walser’i hastanede sık sık ziyaret eder, böylece “birlikte yürümek” alınyazıları haline gelir. 1936’dan 1956’ya dek çıktıkları yürüyüşlerdeki hayat, edebiyat ve siyaset üzerine konuşmalarından süzülen notlar, dünyaya sırt çevirecek kadar “hassas” ve “suskun” bir yazarın portresini çizer. Bu notlardan hareketle Percy Adlon’un yazıp yönettiği Der Vormund und sein Dichter filmi de büyük ilgi toplamış, 1979’da iki Adolf Grimme Ödülü’ne layık görülmüştür.