Komşu Komşu Hû

Kadirşinas ve kıymetli komşularımızın ricası üzerine komşuluğa dair bir yazı düşündük. ‘Hemsâye’ kelimesinin anlamı komşu imiş, aynı gölgeyi paylaşan. M. Doğan Büyük Türkçe sözlükte kelimenin anlamını verdikten sonra da yanına Şair Zatî’nin çok güzel bir beytini ekliyor: “Ağlayıp feryad edersin her nefes ey andelîb (bülbül) / Hâr (diken) ile hemsâye olmuş verd-i (gül) handânın mı var”

Ailenin, mahallenin, komşuluğun ehemmiyetini nasıl psikolog ve antidepresan vazifesi yaptıklarını büyüklerimizden de dinlemişizdir. Her ne kadar komşuluk çok mühimdir, komşuluk yapılmalı desek de bazı insanları ikna etmek gönlüne girebilmek zor. O zaman şöyle düşünelim: Hastasın, doktora gidiyorsun iyileşmek için ilaçlar, tedavilerle uğraşarak her türlü yolu deniyorsun. Bizim birçok rahatsızlığımız mütevekkil olamadığımızdan. “Bir komşu 9 doktora bedel” demişler. Bazen de birilerinle arkadaşlık kurarak, dertleşerek ferahlayabiliyoruz. O vakit bize şifa gelecek komşularla münasebeti artırmaya neden gayret göstermeyelim. Hep bir kusur aramak yerine neden iyi taraflarını görmeyelim. Hiç anlamayız belki ama birçok müşkül meseleyi komşuluğun çözdüğü görülmüştür. Bazı komşuluklar öyle kadimdir ki, akrabadan ileridir.  

Başımızdan geçen belki çok küçük bir dokunuş ama kıymetli bir hadiseyi anlatayım. Bir gün alışveriş yapmış, yüküm de ağır olmalıydı ki, tam apartmanın kapısını açmak için çantamdaki anahtara yönelmişken otomata basıldı. Bir komşum beni görünce kolaylık olsun diye kapıyı açmıştı. Yukarı doğru merdivenlerden çıkarken de biraz soluklanıp dinlenmem için kahveye davet etmişti. Bu kadar da yetmedi oradan ayrılırken elime bir tabak yemek tutuşturdu. O ne muhabbetti. Anlaşılıyordu ki, muhabbet kapıyı açınca seyran oluyor, cümle eksikler bitiyor, dertlere derman oluyor.

Bu modern hayat komşuluğu kaldırmıyor elbette ama modernliği gönlüne koymayan insanlar da var. İslam medeniyet tasavvuruna göre ilahi bir lütuf olan komşuluk, yardımlaşma, dayanışma ve diğergâmlığı da içinde barındırır. En sıkıntılı anları, en güzel zamanları komşularımızla da geçirsek olmaz mı. Size en yakın akrabanız, aile büyükleri uzakta olduklarında onlara ancak telefonla ulaşırız. Ama komşu öyle mi. Her vakit hem de ru be ru. Üstelik bir araca binmeye, trafiğe katlanmaya gerek duymadan, hangisi müsaitse bir çay içimi.

Kâbe’nin Yolları’nda, “Komşularım helal etsin hakkını” diyen Yunus, bir başka şiirinde de komşu hakkından da şöyle bahseder:

Atanın, ananın hakkını verdinse / Yeşil giysiler giyip donanasın

Eğer komşu hakkı boynundaysa / Yarın cehennemde bakî kalırsın…

Son devir Osmanlı âlim, fazıl, mutasavvıf ve şairlerinden Kaşıkçı Ali Rıza Efendi’nin (1876-1969)  Gülzâr-ı Medine adlı eserinde nasihat mahiyetinde Komşu hakkında uzun ve nefis bir manzumesine rastladık. Birkaç mısraı şuraya kaydedelim:

Bâhusus kim komşuya eyler ezâ, nâr içinde kaynamak ana sezâ (lâyık)

Her kim ol komşusunu bîzâr (huzursuz) eder, kendini ukbâda ehl-i nâr eder  

Eyle dâim komşuya ihsânı bol, âhiretde cennet-i rıdvânı bul

Kim revâ görse fenâlık komşuya, düşer âteşler içinde kuyuya

Komşu hakkı çok büyük dedi Resûl, komşu hakkına riâyet kıl oğul

Cebrâil etdi vasiyyet her demi, etdi tenbih şol nebiyy-i âzamı

Derdi Cibril komşu hakkından sakın, hâtırın kesr (kırma) etmeye olma yakın

Komşu hakkından kıl Hakka istiâz, hâtırın kırmaktan eyle ihtirâz (uzak dur)

Aybını setr eyle açma komşunun, etme gıybetin aman şunun bunun

Kim eder cîrânına (yakınlar) hoş komşuluk, öldüğü günde gelir hoş muştuluk

Hoş güler yüzle bulun cîrânına (komşular), ger fakîr ise yetiş dermânına

Tatlı sözlerle melâik-meşreb ol, Hak rızâsın ister îsen anda bul

Ger fenâ ise sabır kıl mihnete, îresin ukbâda ulu devlete

Ger eğer ister isen âli makam, komşuya eyle mürüvvet ey gulâm (gençler)

Kim ki komşusundan emin olmasa, gönlü andan hiç rahat bulmasa

Dedi ânınçün Resûl-i Zülcemâl, göremez cennet yüzün o bed fiâl (kötü amelli)

Komşuya eyle güzelce komşuluk, çün gelir Haktan sana hoş muştuluk

Komşular mekrinden olmazsa emin, rahmet etmez âna Rabbül âlemin

Öyle komşu ile etme ihtilât, mümkün ise çıkmayıp hânende yat

Anlar ile çok görüşmektir hatar, tatlı âşına olur âğı katar

Irz u nâmusun eder ol pâyımâl, komşu hakkın bilmeyen ehl-i dalâl (sapıtan)

Ey mü'min karındâşım sakın, olma komşunun zararına yakın

Komşusun hıfz eyleyen kâmildir o, Hak rızâsın almaya nâildir o

Hak Teâlâ Hazreti settârdır, tevbekâr kullarını gaffârdır

Anneler işte, çocuklar kreşte

Aynı mahallede oturan çocuklar en yakın okula gider, orada arkadaşlığı gelişirdi. Şimdi ise servisler çocukları evin önünden alıp daha uzaktaki farklı okullara götürüyor. Mesaiye bağlı çalışan hanımların evleri gündüz boş, küçük çocukları varsa ya bakıcıda ya kreşte. Behçet Necatigil, Eski Sokak şiirinde de bu değişim sancılarını bize hissettiriyor:

Küçük ahşap bir dizi evlerdi / On yıl önce o sokak

Sonra geniş caddelere çıktık / Apartman sizden uzak

Çocuklar orda büyüdü / Orda okula gitti

Komşunuzduk ama görüşemedik / Hiç vakit yoktu

Selam vermekten çekinen gençler de var. Onlarla kaynaşmak için gerekiyorsa büyükler de selam vermeli, onları tanıyarak kaynaşmaya çalışmalı. Çevre edinmek insana zenginlik verir, komşu da buna dahildir.

Eskilerin yaptığı gibi, yeni taşınan komşu yabancılık çekmesin diye mutlaka ziyaret edilmeli. Hepimiz insanız, ünsiyet kurmak mayamızda var. Bir hanım kardeşimiz de  yeni aldığı eve taşındıktan bir müddet sonra komşularının hiçbirinin hoşgeldin ya da hayırlı olsun demediğini farkedince evde kek yapıp kapı kapı gezip hem dağıtmış hem de komşularla tanışmış. Böylesi de var…

Ailede olduğu gibi komşuluk da emek ister, fedakarlık ister, tahammül ister, dayanışma ister, sevgi ister, saygı ister. Çok yakın bir arkadaşım anlatıyor: “Bir gün sarımsak istemek için komşuya gittim. Komşum az sonra verebileceğini söyleyince eve döndüm. Bir süre sonra kapı çaldı. Komşum elindeki çantadan bir sarımsak demeti uzattı. ‘Bende de sarımsak kalmamıştı sana da yok diyemedim, gittim pazardan aldım’ deyince öyle fedakâr bir komşum olduğuna sevindim.”

İyi komşu, balkonda dumanı ve kokusu komşularına gidecek şekilde ızgara yapmaz, evindeki her türlü gürültüye mâni olur, evin caddeye veya sokağa bakan balkonuna çamaşır -kadın çamaşırı- kesinlikle asmaz, müzik sesini sonuna kadar açmaz, etrafı rahatsız etmez, orta yere çöp bırakmaz.

Komşuluk mazide kaldı, komşuluk öldü sözleri “kötüyü ortaya koymayın alıcısı çıkar” kaidesince söylenmemeli. Biz iyi hikayeler biriktirelim ve anlatalım belki onun da alıcısı çıkar. Ne yani komşuluk azalıyor, yapılmıyor diye bu güzel sözlere, hadislere kulak vermeyelim mi. Peygamber Efendimiz hadis-i şerifte buyurmuş ki: ‘Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım’

Büyüklerin kelâmları nasıl eskimiyorsa hakikatli sözler her zaman kendini korur. Sadece üstü örtülmüştür. Zamanı gelince açılır. Bu kadim ve eskimez bu sözler de komşuluğu yaşatmaktadır:

-Ev alma komşu al, kişinin komşusu cennetidir, Komşu komşunun külüne muhtaçtır / oba obanın közüne muhtaçtır, Hayır söyle/dile komşuna, hayır çıksın karşına, Komşuda pişer, bize de düşer, Komşunun sakalını yoldularsa, sen de sakalını kazıt.

Büyüklerden biri şöyle demiş: “Cenazede üç gün matem vardır. O evin yemeği yenmez haramdır. Konu komşu getirmeli, o yenebilir”, “Aile olsun, komşu olsun o çelik ise sen tahta ol. Çeliği tahtaya ne kadar vursan kıvılcım çıkmaz. Ama çelik çeliğe çarparsa kıvılcım, ateş çıkar”

Merhum Rasim Özdenören “Hadislerin Işığında Hz. Muhammed” kitabında “Komşusu açken bunu bile bile tok yatan kişi bana iman etmiş sayılmaz” hadisinin muhtevasının sosyal dayanışmaya işaret ettiğini şöyle anlatıyor:

“Buradaki açlığı birkaç manada anlayabiliriz. Lafzen anlayabildiğimiz gibi, mecazen anlamamız da mümkün. İlkin, komşumuz açsa, aç olduğunu bilmemiz gerekiyor. Yani hadis-i şerifin bize zımnen söylediği hususlardan biri, komşunuzu gözetin, demek oluyor. Komşun aç mı, tok mu, bilmelisin. Eğer komşun aç ise senin tok yatmana cevaz verilmiyor. Birbirimizi gözetmemiz öngörülüyor.

İkincisi, açlıktan ne anlıyoruz? Acaba bu sadece karnı aç olmayla mı kısıtlı, yoksa önermeyi mecaz kabul edip kapsamını genişletebilir miyiz? Bize göre, bu cümle mecazen çoğaltılmaya uygun...

Komşumuzu gözetmek zorundaysak bu önerme onunla dayanışmanın yolunu açıyor. Her komşu, bir diğer komşunun komşusu... Böyle olunca, komşular arasında ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Bütün komşuların birbirini görüp gözetmesi gibi bir manaya, bir sonuca ulaşıyoruz. Şayet benim görmediğim bir komşu varsa, beni gözeten komşunun beni uyarması gerekir. Bir başka komşunun da onu uyarması gerekir. Böylece komşular arasında sosyal dayanışmanın kurulmasının zemini açılmış olur.

Günümüzde sosyal dayanışma duygusunun zayıfladığını gözlemlemek mümkün. Acaba niye? İnsanlar bireysel olarak bire bir dayanışmanın yerine, devlet nasıl olsa ihtiyacı olana huzurevinin, hastanenin yolunu açıyor, diye düşünüyor. Bu hâl, dayanışma ortamının zayıflamasına müncer oluyor.

Apartman, gündelik hayatımızın parçası hâlinde... Her birimiz yakınlarımızdan, ben henüz apartmanımdaki komşumu tanımıyorum, ismini bile bilmiyorum, dediğini işitmişizdir. İsmi bilinmeyen komşunun, bir ihtiyacı olup olmadığı hiç bilinmez. Sosyal dayanışmanın olmadığı yerde insanların birbirlerinden uzak kalması olağan sonuç...

Bir başka hadis-i şeriften şunu öğreniyoruz: "Bir kişilik yemek iki kişiye yeter. İki kişilik yemek dört kişiye yeter. Dört kişilik yemek de sekiz kişiye yeter."  S. 99

Bizim hayatta iken bağlılarımız bize bahşedilen, ailemiz, çevremiz, komşularımız, mesai arkadaşlarımız vardır. Geçinme işi sabırsız sebatsız olmuyor, insanları iyi anlamadan öfke, kin, nefret biriktirmekle kendimizi yorarız. Bu öyle bir imtihandır ki, geçebilmek için olgun ve kâmil bir insan nasıl olunur’u anlamak gerekir. Zaten onlar da sabrederler, şükrederler, iyi ve faydalı işlerle meşgul olurlar.

Ne diyor Alvarlı Efe Hz. :

Komşulara hayırhâh ol
Ahvâllarından âgâh ol 
İnsanlık eyle bir şâh ol
LUTFİ makbûl-i dergâh ol

Sakın incitme bir canı 
Yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı

Ahirete göçmüş ismi şerifi geçenlere rahmet ve peygamber efendimize komşu olmalarını niyaz ederiz.  18.04.2025